İki mahalle, iki hayat, ortak çaresizlik
Kendimden geçtim ama çocuğum için her an deprem olacak kaygısı yaşıyorum. Belediye binalar sağlam mı diye inceleme yapmıyor. Yapsa da ev çürük çıkarsa nereye gideceğiz?’

Küçükçekmece'nin Atatürk ve Mehmet Akif mahallelerinden iki kadın ile yerel seçimlere giderken ve depremin yıl dönümü yaklaşırken yaşadıkları binaların depreme dayanıklı olup olmadığı, hayatlarında onları en çok nelerin zorladığı üzerine sohbet ettik.

Fatma 31 yıldır tekstilde çalışan bir işçi. “Bu iş yerinde 3 yıldır çalışıyorum. Asgari ücrete yüzde 50 zam geldi. Bizim iş yeri yüzde 25 zam verdi. 31 yıl boşuna emek vermişim. Sadece karın tokluğuna çalışıyoruz” diyen Fatma'ya oturduğu evin sağlam olup olmadığını soruyoruz. “Borçlardan evime haciz geldiği için 5 yıldır annemin evinde yaşıyorum. Annem olmasaydı sokakta kalmıştık. 25-26 yıllık bir binada oturuyorum. İstanbul’da deprem bekleniyor ama binamızın sağlam olmadığını bile bile oturmaya devam ediyoruz. Daha güvenli bir eve taşınmamızın imkanı yok” diyor.

‘MİLLETVEKİLİ KEBAP YİYOR, BENİM ÇOCUĞUN SIKINTI ÇEKİYOR’

Neden imkanı olmadığını ise şöyle açıklıyor: “18 bin lira maaş alıyorum. Yeni bir binaya taşınmam demek 15 bin lira kira demek. Eşimin sağlık durumu iyi olmadığı için düzenli çalışmıyor. Sadece karnımızı doyurmaya bakıyoruz. ‘Bu ayı tamamlayabilecek miyiz?’ sorusunu düşünmekten ölümü düşünemiyoruz artık. İnsanlar ölümden korkmuyor. Yokluktan intihar ediyor. Ben çocuğumun ihtiyaçlarını karşılayamıyorum. Çalışıyorum ama çocuğumu kreşe bile veremiyorum. 4 haftadır annemin köyden gönderdikleri ile beslenmeye çalışıyoruz. Mevsim sebze ve meyvesi yiyemiyoruz. Kendimizi geçtim çocuğuma bile yediremiyorum. Bakanlar, milletvekilleri kebabı yiyor da benim çocuğum neden bu kadar sıkıntı çekiyor? İşe gidiyorum. Çocuğuma bakmaya çalışıyorum. Bir de hasta kaynanama bakıyorum. Evin işleri çok zorluyor beni. Yaşıyormuş gibi hissetmiyorum. Sadece saati ayarlanmış robot gibiyim, son 3 yıldır böyle hissediyorum.”

‘DEVLETİN DE UMURUNDA DEĞİLİZ’

“Öleceğini bile bile bu binada yaşamak zorunda olmanın çaresizliğini yaşıyorum. Kendimden geçtim ama çocuğum için her an deprem olacak kaygısı yaşıyorum. Korkuyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Devletin de umurunda değiliz. Devlet bir şey yapmıyor sadece yapıyormuş gibi davranıyor. Belediye binalar sağlam mı diye inceleme yapmıyor. Yapsa da ev çürük çıkarsa nereye gideceğiz? Dışarıda kalmaktan korkuyoruz" diyen Fatma'ya soruyoruz bu korkudan kurtulmanın bir yolu yok mu diye.

“Herkes birlikte bir şey yapmadığı sürece yaşayacağımız şeye boyun eğeceğiz. Ama korkudan konuşmak, mücadele etmek istemiyorlar. 18 bin lirayı kabullenmek durumunda kalıyorsun. ‘Aç kalacağıma idare edeyim’ diye diye yerimizde sayıyoruz” diye yanıtlıyor Fatma.

YA AÇLIK YA DEPREM ÖLDÜRECEK

Zeycan 60 yaşında. Eşinin emekli maaşı ile geçinmeye çalışıyor. Oturduğu bina 25-26 senelik. Birkaç gün önce emekli maaşına gelen zam yansımış, 9 bin 400 lira almış. “Ben bu para ile nasıl geçineceğim. Başka bir gelirim de yok” diyor Zeycan. Zeycan'a “Kendini yaşadığın evde güvende hissediyor musun?” diye sorduğumda, “Akşam yatarken acaba bugün deprem olur mu, bina yıkılırsa nasıl kurtuluruz diye düşünüyorum. Depreme dayanıklı binalar hangileridir, şu yeni bina depreme dayanıklı mıdır, kirası ne kadardır diye bakmadım hiç. Ödeyemeyeceğim için. Yeni bir binada kiralar 10 binden aşağıda değil. 9 bin 400 lirayla kiraya çıksam bile kirayı ödeyemem. Ya açlıktan ya depremden öleceğiz. Verdikleri emekli maaşları ile bizi ölüme terk ediyorlar” diye yanıt veriyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Hamile kadınlar için fabrikayı örgütleyen Arife

Yoğun çalışma sırasında bebeğini düşüren Arife, başka bir kadın aynı şeyi yaşamasın diye kolları sıv...

68 yılda değişen tek şey yılın rakamları

Kadınlar, işçiler, emekçiler yan yana geldiği sürece ne birileri çıkıp yüzümüze baka baka üç kuruşlu...

Yabancısı olmadığımız bir hikâye: Made in Banglade...

‘Shimu’nun ılık bir zamanda dalgalanan saçları uzanıp Urfa’nın yağmurunda ıslanan, çamuruna belenen...