İşyerinde şiddet, ayrımcılık ve İstanbul Sözleşmesi
İstanbul Sözleşmesi, işyerinde de şiddetin önlenmesi bakımından bir araç. İşyerinde kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın engellenmesi için esas olan ise işçi kadınların örgütlülüğü.

“İstanbul Sözleşmesi uygulansın” sloganının kadınlar için ne kadar yaşamsal bir anlam ifade ettiğini her gün bir başka kadının şiddet nedeniyle yaşamını kaybetmesiyle, ardından verdiğimiz adalet mücadelesiyle biliyoruz. Buna karşılık aldığımız cevap ise, maalesef yine günlük hayatın hemen her yerinde, her alanında şiddetle karşılaşmak oluyor.  

Üstelik, bu yaşadığımız şiddete karşı herhangi bir yaptırım uygulanmaması, yani cezasızlık, yani aslında şiddet faillerinin teşviki daha da yaygınlaşıyor maalesef. Bir kadın olarak trafikte, sokakta, evde, işyerinde şiddete giderek daha fazla maruz kalıyoruz. Trafikte hiç tanımadığınız bir adam inip size tokat atabiliyor. Veya otobüste, minibüste, giydiğiniz kıyafet hiç tanımadığınız bir adam tarafından uygun bulunmamışsa tekme atmayı kendine hak sayıyor. Bacak bacak üstüne atarak oturmak dahi cinayet sebebi olabiliyor. Beni yazarken sizleri de okurken dehşete düşüren bu ve benzeri birçok şiddet biçimi ise, “bu kadarı da olmaz” dediğimiz her noktada, vahşetini arttırarak devam ediyor.

İŞYERİNDE ŞİDDET: KONUŞULANIN ÖTESİNE GEÇMEK

Şiddet, evde, sokakta, işyerinde her yerde karşımıza çıkarken, bunlar içinde en az konuştuğumuz belki işyerinde yaşanan şiddet.

Yaşadığımız şiddetin, siyasal iktidarın söylemleri, icraatları, uygulamadığı kanunları, günden güne yaydığı ayrımcı ve nefret dili ile karşımızda duruyorsa, burada şiddetin sadece “ev”de olduğunu söylemek, biz kadınların şiddete karşı mücadelesini de daraltan bir husus olacaktır. Bu kapsamda, toplumun her alanında, biz kadınları gerici politikalara mahkûm etmek isteyen, kadınları evde oturup üç çocuk yapmak dışında toplumsal alanda var etmeyen iktidar, kadınların ekonomik özgürlüğüne sahip olmasını da istemez elbette. Çalışma hayatında da binbir güçlükle kendini var etmek için didinen kadınlar, ayrıca tüm bunların üzerine bir de işyerinde şiddet ile de baskı altına alınmaktadır.

İşyerinde şiddet, çalışanların işle ilgili ortamlarda saldırı, istismar, tehdit ve diğer şiddet davranışlarına maruz kalmaları olarak en geniş anlamı ile tanımlanır. Salt bu tanım dahi, işyerinde kadınların şiddete daha çok uğradığını da gösteriyor. Kaldı ki yapılan hemen tüm araştırmalar da bunu doğruluyor. Erkek çalışanlardan daha az ücret alarak, düşük statülü işlerde çalıştırılarak, yönetici konumlarda erkeklere göre daha az görev verilerek cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyor kadınlar. İşyerinde fiziksel ve cinsel şiddetin de mağduru yine daha çok kadınlardır. Birçok araştırma kadınların meslek hayatı boyunca yüzde 40 ile yüzde 90 arasında değişen sıklıkta cinsel tacize uğradığını da ortaya koymaktadır.

İşini kaybetme korkusu, işyerinde dedikodu malzemesi olmak istememesi, mobbinge maruz kalma endişesi gibi birçok nedenden dolayı da işyerinde kadınların yaşadığı şiddet, çoğu zaman şikayet konusu dahi olamıyor. Ancak, bu kapsamda, işyerinde şiddete karşı alınması gereken önlemler, uygulanacak politikalar ekseninde İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ön açıcı olacaktır.


İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İŞYERİNDE NASIL ETKİLİ OLABİLİR?

İstanbul Sözleşmesi’nin amaçları arasında sayılan düzenlemelerden biri dekadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına karşı kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak yer alıyor. Bu amaçları gerçekleştirebilmek için çalışma hayatında da Sözleşme kapsamında tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Çalışma hayatında kadınlara yönelik şiddet açısından alınan tedbirlerin uygulanması sağlanmalıdır.

Bu açıdan işyerlerinde örgütlü olan, örgütlenme çalışmaları yapan sendikalara da görev düşmektedir. İşyerlerinde kadınlara dair ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması için İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına, bu kapsamda alınan tedbirlerin uygulanması için toplu iş sözleşmelerinde düzenlemeler yapılması, farkındalık çalışmaları yapılması, kadına karşı şiddete karşı bütüncül mücadelenin de bir gereğidir. İşverenin işyerinde veya dışarıda şiddete uğrayan kadın çalışanının korunması kapsamında birtakım tedbirler alması, kreşlerin bulunması, belediyeler ile ortak yükümlülükler alınması, İstanbul sözleşmesi’in sadece ‘aile içi şiddet’le mücadele de değil, toplumsal eşitlik anlamında da şiddetle mücaedelenin önemli bir alanıdır.

İstanbul Sözleşmesi, işyerinde de şiddetin önlenmesi bakımından bir araç ama işyerinde kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın gündem olması ve bu kapsamda engellenmesi için esas olan ise yine kadın mücadelesinin varlığı ve işçi kadınların örgütlülüğüdür.

SÖZLEŞME KADIN İŞÇİLER İÇİN DE BÜTÜN OLARAK UYGULANMALIDIR 
Çalışma hayatı ile ilgili bir çok yasal değişiklik meydana geliyor. Zorunlu arabuluculuk bu alanda son zamanlarda yapılan en kapsamlı değişiklik oldu. Elbette Kovid-19 salgını kapsamında anılan tedbirler olarak işçi çıkarılmasının yasaklanması, kısa çalışma ödeneği, zorunlu ücretsiz izin uygulaması gibi uygulamalar da iş hukuku alanında yapılan kapsamlı değişiklikler oldu.
İş Kanunu’nda ayrımcılık yasağı yer almakta ve cinsel veya fiziksel şiddet işten çıkarılma sebebi olarak da düzenlenmiştir. Ayrıca psikolojik şiddete (mobbing) de Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir.
Ancak tüm bu sayılanların salt kağıda yazılı madde metinleri olarak kalmaması için işyerinde şiddete uğrayan kadınların haklarını ve hayatını korumak için etkili bir şekilde uygulanması, koruyucu önlemlerin alınması ile birlikte bir bütün halinde uygulanmalıdır. Ayrımcılık yasağı ile kadınlar lehine verilen yargı kararı son derece azdır. İşyerinde kadına yönelik şiddet konusundaki karşı duruşa ilişkin kararlılığın gösterilmesi, işyerinde kadına yönelik şiddetin tolere edilmeyeceği algısı şiddetle mücadeleye önemli katkılar sağlayacaktır.


İlgili haberler
İşyerinde Şiddet ve Taciz: Gelişmiş Gelişmemiş far...

Kadına şiddet öldürme olaylarıyla en üst boyutuna erişiyor, peki en düşük ücretli, en korunmasız işl...

GÜNÜN RAKAMI: İşyerinde şiddet dünya kadınlarının...

Kadınların yaşadığı şiddet ev içi ile sınırlı değil tabii ki. Şiddet kadınların hayatının bütününü ç...

Ayrımcılık ve mobbing ortadan kaldırılmalı

KHK ile ihraç edilen ve toplusözleşme görüşmelerine alınmayan KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen il...

Kadın belediye işçilerinin en büyük derdi ‘ayrımcı...

Kartal Belediyesi’nde çalışan kadın işçiler, en çok işyerinde yaşadıkları ayrımcılıktan, kadınlarla...

Geçim derdi, kriz, taciz, şiddet, ayrımcılık... Bi...

Bir dokunduğumuzda bin ‘ah’ işittiğimiz kadınların kimi işsiz, kimi bulduğu işlerde zorlu koşullara...

Türkiye’de kadın işçi gerçeği: Ayrımcılık ve güven...

DİSK’in ‘Türkiye’de Kadın İşçi Gerçeği’ raporuna göre Türkiye’de her 10 kadınlar 3’ü çalışıyor. Çalı...