Tez-Koop-İş Samsun şubesinden işçi kadınlar: Ne evde huzur var ne de işte
Tez-Koop-İş Samsun Şubesinde örgütlü kadınların gündeminde çalışma yaşamında pandeminin artırdığı yükle birlikte İstanbul Sözleşmesi de var...

Samsun Ekmek ve Gül Grubu olarak 8 Mart’ı Tez-Koop-İş Samsun Şubesinde örgütlü kadın işçilerle birlikte karşılamıştık. Bu buluşmada gördük ki, pandeminin kadın işçilerin yaşamlarına etkisini dinlemeye tek bir gün yetmezdi. Biz de en kısa sürede tekrar buluşmak üzere ayrılmıştık. Ve sözleştiğimiz gibi geçtiğimiz günlerde bir araya geldik Tez-Koop-İş üyesi kadın işçilerle.

Pandemide evden esnek çalışmanın pek de imrenilecek bir durum olmadığını çağrı merkezi çalışanı kadın bir işçi şöyle anlattı: “Pandeminin başlamasından itibaren 15 gün içinde evden çalışmaya başladık. İşimiz gereği öncelikle evde özel bir alan oluşturmamız gerekti. Oda sayısı, tüm çocukların evde oluşu ve uzaktan eğitim için onların da özel bir alana ihtiyaç duyması gibi nedenlerle bu alanı kurmakta zorlanan arkadaşlarımız oldu. Evde çalışmaya geçtiğimiz ilk iki ay yemek ücreti nakit olarak maaşımıza yatırıldı. Sonraki aylarda ise yemek kartına yatırıldı. İnternet için de pandeminin başlangıcından dört ay sonra 50 liralık ödeme alışveriş kartına yatırılmaya başlandı. Yemek ücretinin alışveriş kartına yatırılmasını anlıyorum ancak internet ücretinin alışveriş kartına (ticket vb.) yatırılmasını anlamsız buluyorum. İnternet şirketine yemek ısmarlamıyorum sonuçta! Nakit para vermem gerekiyor. Ayrıca bu kartlar her markette geçerli değil sadece bazı anlaşmalı yerel marketlerde geçerli. Yine bu süreçte elektrik faturalarımız iki katına çıktı. Evden çalışmamıza rağmen elektrik harcamalarımızı şirket karşılamadı. Yeni dönem sözleşmemizde internet ve elektrik faturalarımızın nakit olarak ödenmesi için mücadele ediyoruz. Ama şunu da gördük ki evden esnek çalışmayla birlikte biz işçiler birbirimizden habersiz hale geldik. Bazı arkadaşlarımız işten çıkarıldı, bazılarımız ücretsiz izne ayrıldı. Ancak evden çalıştığımız için bu durumdan haberimiz olmadı. Oysaki yüz yüze çalıştığımız zamanlarda birimiz işte sorun yaşadığında birbirimize destek olabiliyorduk. Bu sorunlarla ilgili Sendikamız çalışma Bakanlığına Başvuruda bulundu, şirketin yeni sözleşme teklifine göre biz de mücadele adımlarımızı belirleyeceğiz.”

MARKET İŞÇİSİ KADINLAR: KİMSEYİ MEMNUN EDEMİYORUZ

Pandemi sürecinde en yoğun çalışanlardan olan market işçilerinden biri “Market sektörünün zorlukları o kadar çok ki bir gün boyunca anlatabilirim” diye söze başladı. “Pandeminin en başında eldiven ve maske takmamıza izin verilmedi. Hastalıklı bir görüntü verdiğimizi söyleyerek maske takmamıza engel oldular. Halk yaygın bir şekilde takmaya başlayınca biz de yararlanabildik. İnsanlarla birebir çok yakın temastayız. Sonuçta maskenin bir yere kadar koruyuculuğu oluyor. HES kodunun kontrol edilmesi yeni gelen bir sistem. Temel ihtiyaçların karşılanması açısından marketlerin açık kalması gerekiyor bunu anlıyoruz fakat her şeye bir kısıtlama getiriliyor, her şeye bir tedbir getiriliyor ancak biz pandeminin başından beri bir fiil çalışıyoruz. Kargocular ve market çalışanları pandeminin başından beri en çok çalışan sektörler arasında yer alıyor. Artık nasıl hizmet vereceğimizi şaşırmış durumda olmamıza rağmen insanlara yetemiyoruz, memnun edemiyoruz.”

Arkadaşının anlattıklarını onaylayan başka bir market çalışanı da izin ve hafta sonu günlerindeki duruma dikkat çekti: “Pandeminin başından beri biz market çalışanları sokağa çıkma yasağında da çalışıyoruz. Çünkü insanlar o günlerde bile markete gidebiliyor. Ben hafta sonu marketlerin kapatılmasının insanları çok fazla mağdur edeceğini düşünmüyorum. Bununla birlikte izin günlerimi hafta sonu sokağa çıkma yasağı olduğu zamana denk getiriyorlar. Gündelik ihtiyaçlarımızı dahi yerine getiremiyoruz. Patronlar, hafta sonu yasak var, otursunlar evde dinlensinler zaten performans için bu çok daha önemli diye düşünüyor anlaşılan.”

Farklı bir market firmasında çalışan bir diğer kadın işçisi ise durumu “az eleman çok iş” şeklinde özetliyor. “Öyle zamanlar oluyor ki elimizi yıkamaya bile çıkamıyoruz. Çalıştığımız yerde birçok zorluk var ancak bunları dile getiremiyoruz. Dile getirince de sivri dilli oluyoruz, müdürlerimizle sorun yaşıyoruz. Mesaim akşam 22.00’de bitmesine rağmen o saatte çıkamıyorum. Bazen 1 buçuk 2 saat daha çalışmak zorunda kaldım. Sanki benim ailem, çocuğum yokmuş gibi, insanların uyku saatinde çalışmak zorunda kaldım. Bu duruma bir şey demezsen iyi oluyorsun ama ben hakkımı savunmayı seçtim. Sendika temsilcisi olduğum için müdürün bir ay boyunca mobbingine maruz kaldım. Hakkını arayan kadınların mücadele etmesini istemiyorlar tabii. ”

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DAHA ÇOK ANLATILMALI’
Kadın işçilerle sohbetimizde Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını kendilerinin ve çevrelerindeki kadınların nasıl değerlendirdiğini de soruyoruz.
“Kadına her türlü her yerde saldırı var. Son bir yılda yüzlerce kadın öldürüldü. Bu durumu içimiz yanarak izliyoruz. Kadın cinayetlerinin böylesi arttığı bu zamanda Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasına anlam veremiyorum. Kadın örgütleri bu duruma tepki gösterdiğinde de ‘Biz girdiğimiz gibi çıkarız’ gibi bir tepkiyle karşılaşıyoruz. Bu anlayış sürdüğü sürece daha çok kadın cinayeti işlenecek, biz kadınlar işyerlerimizde daha fazla mobbinge, şiddete uğrayacağız. Bir yandan da toplumun İstanbul Sözleşmesi hakkında bilgi sahibi olmadığını görüyorum. Kendi iş yerimdeki çalışanların birçoğu İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının nasıl bir yara oluşturacağının farkında değil. Bu konuda bilgi sahibi olanların birbirini aydınlatması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde düşüncelerini ifade bir kadın işçinin ardından başka bir kadın konuşuyor: “İstanbul Sözleşmesi’nde Türkiye’nin geleneğine aykırı hiçbir şey yok, ancak her zaman yapıldığı gibi dini inancı bu Sözleşme’ye alet ederek insanları inandırmaya çalışıyorlar. Zihniyet belli kadın evde otursun, üç çocuk doğursun, büyütsün, sosyal hayatta olmasın, işyerinde olmasın... Oysa kadının elinin değdiği her şey çok güzel!”
Kadın işçiler hayatın her alanında yaşanan zorlukların ancak örgütlü bir mücadeleyle aşabileceğine vurgu yapıyor ve sohbetimizi tamamlıyoruz.

Fotoğraf: Tez-Koop-İş Samsun Şubesi Kadın Komitesi 8 Mart etkinliği

İlgili haberler
Açlığa, yoksulluğa, yoksunluğa öfkemiz bilenirken…

Pandemiyle birlikte yoksulluğun da yoksulluğunu gören kadınlar… Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine y...

Öfkeye yakışan umutsuzluk değil, örgütlü mücadele

Umutsuzluk ve öfke bir arada ne işe yarar? Öfke yakıp yıkabilir, evet ama ardında umutsuzluğun pusud...

Sınırların Ötesinde: Pandemiyle derinleşen kadın i...

Pandemi patronlar tarafından düşük ücrete, ağır koşullarda işçi çalıştırmak için kullanılırken özell...