Virüs değil bizi bu düzeniniz öldürür!
Hayatımızı dört duvar arasına sığdıracak kadar küçültmelerine izin vermeyeceğiz! Biliyoruz çünkü, hayat o duvarlarından ardında, yan yana yürünecek yollarda...

Koronavirüs salgını, günlük yaşantımızın, çalışma koşullarından beslenmeye, barınmadan ulaşıma, sağlıktan eğitime olması gerekenin çok uzağında olduğunu bir kez daha gösterdi. Başta sağlık olmak üzere kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasının ne anlama geldiği apaçık ortaya çıktı. Eşitsizlik, işsizlik, güvencesizlik, parasızlık, yalnızlık, huzursuzluk, belirsizlik...  

Kapitalistler korona günlerinde bile tatlı karlarından asla vazgeçmezken, bizim ise “İşten atılırız mıyız?”, “Eve kapanırsak nasıl geçineceğiz?”, “Virüse yakalanırsak halimiz ne olur?”, “Şiddet mi virüs mü?” gibi sorularla başbaşa, yalnız kalmamızı istiyorlar. “Hayat eve sığar” diyorlar. Hayır, hayatımızı dört duvar arasına sığdıracak kadar küçültmelerine izin vermeyeceğiz! Biliyoruz çünkü, hayat o duvarlarından ardında, yan yana yürünecek yollarda... İşte bu nedenle asla vazgeçmeyeceğimiz, bugün her zamankinden daha çok sarılmamız gereken taleplerimizi yeniden hatırlayalım, hatırlatalım istedik.

1 - HERKESE GÜVENCELİ İŞ, İNSANCA YAŞAYACAK ÜCRET 
Çalışmak isteyen herkesin güvenceli bir işi ve insanca yaşayabileceği bir ücreti olmalı. İşyerleri insan sağlığına uygun koşullara sahip olmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği eksiksiz sağlanmalı, denetimleri düzenli yapılmalı. Çalışma süresi günde en fazla 8 saat ile sınırlandırılmalı, fazla çalışma ve angarya yasaklanmalı. Kimsenin sosyal güvenlik kapsamı dışında kalmadığı, eşleri birbirine bağımlı kılmayan, her bireyi hak sahibi kılan bir sosyal güvenlik sistemi hayata geçirilmeli.  

2 - HERKESE EŞİT, ÜCRETSİZ, NİTELİKLİ SAĞLIK HAKKI
Koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen, herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, anadilinde sağlık hizmetinin vazgeçilemez olduğunu yaşayarak görüyoruz. Sağlıkta özelleştirme durdurulmalı, tüm hastaneler ve sağlık hizmetleri tamamen kamuya devredilmeli; ilaç, aşı, tıbbi malzeme üretimi de kamu eli ile yapılmalı. Sağlık kurumları yeterli sayıda personel, donanım ve tıbbi malzemeyle nitelikli hizmet verecek şekilde örgütlenmeli ve tüm çalışanlar kamu görevlisi sayılmalı. Yaşlı ve engellilerin toplumsal yaşama katılabilmesi, tüm hizmet ve olanaklardan yararlanabilmeleri için gereken düzenlenmeler yapılmalı.  

3 - EŞİT, ÜCRETSİZ, BİLİMSEL, LAİK, ANADİLİNDE EĞİTİM
Okul öncesinden başlayarak üniversiteye kadar herkes eşit, ücretsiz, bilimsel, laik, anadilinde eğitim hakkını kullanabilmeli. Her düzeydeki eğitim kamu eli ile verilmeli ve eğitim kurumlarındaki tüm çalışanlar kamu görevlisi sayılmalı. Irkçı, dinci ve cinsiyetçi olmayan, bilimi temel alan bir müfredat uygulanmalı. Üniversiteler, bilimsel çalışmalar sermayenin değil toplumun hizmetinde olacak şekilde planlanmalı. 

4 - SAĞLIKLI BARINMA VE BESLENME
Arsa spekülasyonu ve rantın temel alındığı “kentsel dönüşüm” politikalarından vazgeçilmeli. İnsanın ve emeğin merkeze alındığı kentleşme politikaları hayata geçirilmeli. Devlet, ucuz ve sağlıklı konutlarla herkese barınma olanağı yaratmalı. Su alınır satılır bir mal olmaktan çıkarılarak temiz ve sağlıklı su evlerin musluklarından halka ulaştırılmalı. Her yurttaş sağlıklı ve yeterli beslenme imkanlarına sahip olmalı.  

5 - HER ALANDA CİNSİYET EŞİTLİĞİ  
Cinsiyet eşitliği, yaşamın her alanında temel ilke olarak kabul edilemi ve amasız fakatsız hayata geçirilmeli. Kadın istihdamının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, eşit işe eşit ücret ödenmeli. Kadınların güvenli çalışma koşullarında, güvenceli çalıştırılması sağlanmalı. Doğum ve süt izinleri kamu-özel ayrımı olmaksızın tüm işyerlerinde eksiksiz kullandırılmalı.  
Kadına şiddet, taciz, tecavüz suçlarında ceza indirimi uygulanmamalı, şiddete uğrayan veya şiddet riski taşıyan kadınlara gerekli hizmetin sunulması için tüm düzenlemeler yapılmalı.
İşyerlerinde, mahallelerde yeterli sayıda kreş ve anaokulu açılmalı. Hasta ve yaşlı bakımı için gündüzlü ve yatılı kamu kurumları yaygın ve ücretsiz olmalı.

6 - SAĞLIKLI ÇEVRE 
Yaşayan ve yaşanabilir bir ülke için her türlü çevre yağmasının önüne geçilmeli. Sermayenin kârı değil canlı yaşamı ve halk sağlığı temel alınmalı. Doğanın talan edilip piyasalaştırılmasının, doğal yaşamın canlı türlerinin yaşamını tehdit edecek biçimde tahrip edilmesinin önüne geçilmeli; toprak, ormanlar ve sular, bitki ve hayvanlar korunmalı. 

7 - TARIMDA KENDİNE YETEN BİR ÜLKE
Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin tarım ve hayvancılık politikalarının sonucu olarak tahıldan samana, ıspanaktan mercimeğe kadar 133 değişik meyve ve sebze ile eti ithal eder hale geldik. Tarım ve hayvancılık alanında kendine yeten bir ülke olmayı sağlayacak politikalar hayata geçirilmeli. Tarımsal üretimde planlama, pazarlama ve fiyatlar üretici ve tüketicilerle birlikte belirlenmeli. Köylülerin bankalara, tefecilere olan borçları silinerek, üretici köylülük desteklenmeli.  

8 - BASIN, İFADE VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
Düşünce ve ifade özgürlüğüne kısıtlama getirilemez. Basın ve haberleşme özgürlüğü garanti altına alınmalı. Gazetecilere, düşüncesini ifade edenlere, yazanlara baskı uygulanmamalı; halkın haber alma kaynaklarına erişimi engellenmemeli. Siyasal ve sendikal örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılsın! 

9 - İÇERDE VE DIŞARDA BARIŞ!
Sınırların ötesinde de berisinde de savaş kışkırtıcısı her türlü politika ve uygulamaya son verilmeli. Ülke dışındaki tüm askeri birlikler geri çekilmeli ve ülkemizdeki yabancı askeri üsler kapatılmalı. Bütçe silahlara değil, işçi ve emekçilerin bugünü ve geleceğine harcanmalı. 

Hiç kimsenin kimliği, inancı gibi nedenlerle dışlanmadığı, demokratik bir ülkede yaşamak hakkımız. Savaşlar ve yoksulluk gibi nedenlerle ülkemizde göçmen/mülteci olarak bulunan herkes, isterse geri dönüş yolları açık olmak üzere, ülke vatandaşları ile eşit koşullara sahip olmalı.

10 – BAĞIMSIZ BİR ÜLKE İÇİN
Türkiye, sanayisi, tarımı, hayvancılığı, enerjisi, yer altı kaynaklarının çıkarılması ve işletilmesi gibi birçok alanda dışa bağımlı durumda. Askeri bağımlılıklar da bunun bir parçası. Sağlık, eğitim, enerji üretimi ve dağıtımı, ormanlar, su kaynakları, topraklar... “Mega projeler”le ülke kaynakları uluslararası tekellere ve yerli işbirlikçilerine yağmalatılıyor. Yabancı sermaye ve işbirlikçileri için cennet olan ülkemiz, biz işçiler ve emekçiler için cehenneme çevriliyor. Yukarıda sayılan dokuz maddenin gerçekleşmesi uluslararası tekeller ile işbirlikçilerinin egemenliğine ve dışa bağımlılığa son verilip, halk için bir ekonominin kurulmasıyla mümkün olabilir.  


İlgili haberler
Can güvenliğimiz için kaçınma hakkımızı kullandık

Çok yetersiz bu önlemler yine de salgının fabrikamıza girmesine engel olamadı. Yatan 5 hastamız, son...

‘Patronların kâr hırsından bizi kim koruyacak?’

Temizlikçi, çaycı, yemekhane işçisi, okulda hizmetli, ev işçisi kadınlar… Çalışabilenlerin iş yükü k...

Hayalimdeki dükkanı açmamla kapatmam bir oldu

Niltay’ın büyük umutlarla açtığı kuaför salonu, açtığının onuncu günü salgın nedeniyle kapandı. Şimd...