1 Mayıs’ta bir aradayız
Kadın işçiler 1 Mayıs'ta neden alanlarda olduğunu anlatıyor. Kıdem tazminatından, kreşe, uzadıkça uzayan vardiyalardan tacize, gelecek kaygısına çok fazla neden var 1 Mayıs'ta yan yana olmak için...

Bu yıl 1 Mayıs alanlarında işçi kadınların talepleri neler olacak? İşçi kadınlar Ekmek ve Gül’e gönderdiği mektuplarla bu soruya yanıtlar verdi. Bize ulaşan mektupları bir araya getirdik ve işte işçi kadınların çalışma yaşamında yaşadığı sorunlar ve talepleri...
Bir de çağrısı var işçi kadınların: Gelin kız kardeşlerim, nerede olursanız olun bu 1 Mayıs’ta fabrikada, evde, sokakta, kendiniz gibi sorun yaşayan kadın arkadaşlarınızla toplaşın, konuşun, birlik olun” diyorlar.

LCW İŞÇİSİ KADINLAR DERTLİ: KREŞ YOK, TACİZ ÇOK
Reklamlarında ‘mutlu mutlu’ “hayat bize wakiki way way” şarkıları söylenen LCW işçisi kadınlar hiç de mutlu değiller çalışma koşullarından.
LCW çalışanı kadınlar işyerlerinde yaşadıkları tacizi anlatıyor. Bir büyük dertleri daha var: Kreş.
LCW’da çalışan bir kadın işçi anlatıyor çalışma koşullarını; sürekli iş yetiştirme telaşı, ustaların artırdığı sayılar, yetiştirilemeyince kesilen primler ve uzadıkça uzayan vardiyaları, işten çıkarılma korkusu...
1 Mayıs’a sadece “Resmi tatil, işe gitmeyeceğimiz gün” diye bakılmasının yanlış olduğunu söylüyor kadın işçi, “Bir gün de olsa insan yerine koyulduğumuz gün. Bu nedenle 1 Mayıs benim için önemli” diyor.

FOKKER ELMO İŞÇİLERİ BİTMEYEN SORUNLARINA KARŞI ALANLARA ÇIKIYOR
Fokker Elmo işçileri de hiç bitmeyen sorunlarını anlattı Ekmek ve Gül’e. 1 Mayıs’ta en önemli talepleri de kıdem ve evlilik tazminatına dokunulmaması.
İzmir Ege Serbest Bölgesi’nde kurulu bulunan ve yaklaşık 250 kadın işçinin çalıştığı Fokker ELMO fabrikasında çalışan Ayşegül Bacaksız ve kendisi de işçi olan annesi Songül ile konuştuk.
Ayşegül genç bir kadın işçi, mücadeleci ve çok heyecanlı, oturur oturmaz söze başlıyor; “Artık bizim bir sendikamız yok ancak ben yine de 1 Mayıs kutlamalarına katılacağım. Çünkü tüm işçileri bekleyen çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız”
“Fabrikada herkes tedirgin. En korktuğumuz şey kıdem tazminatının elimizden alınması. Çünkü bir işçinin yaşlılık umudu, tazminatıdır. Ayrıca fon düzenlemesi biz kadın işçileri özellikle ilgilendiriyor. Biliyorsunuz kıdem tazminatı düzenlemesine göre evlendikten itibaren 1 yıl içinde işinden ayrılan kadın işçi, tazminatını alabiliyordu. Bu yüzden bu 1 Mayıs’ta en önemli talebimiz kıdem tazminatının fona devredilmemesi ve kadın işçilerin vazgeçemeyeceği hakkı olan evlilik tazminatı” diyor.
Fabrikadaki çalışma koşullarını konuşmaya başlayınca en büyük sorunun kreş olduğunu söylüyor anne kız. Songül Bacaksız kızını büyütürken yaşadığı sorunları anlatıyor: “Çocuklarım olunca hiç kimsem yoktu baktıracak. O yüzden çalışmaya geç başladım. Şimdi bu yaşıma geldim hâlâ çalışıyorum. O zaman ücretsiz kreşler olsaydı onca yıl kaybetmezdim. 13 yaşımda tütün ve pamuk tarlalarında başladım çalışmaya. Pamuk balyalarını tutar babamla traktörün üzerine atardık. Babam kahvede otururken, ben çeşmeden bidonları suyla doldurup işçilere dağıtırdım. Ya da abim uyurken ben sabahın köründe kalkar, tütün fidelerini tek tek ırgatlara dağıtırdım. Evlendikten sonrada durmadım yalnız çocuklarım olunca evde kaldım. O zaman bile eve iş alıyordum. Hem çocuklara bakıp hem de ayakkabı dikiyordum. Kadınlar mutlaka çalışmalı, erkenden işe başlamalı ki yaşlılığında rahat etsin. O yüzden kızımı çalışması konusunda hep destekledim. Ama bu koşullar yüzünden kadınlar çalışamıyor ya da benim gibi geç yaşta emeklilik bekliyor” diyor.
Ayşegül’ün fabrikasında çalışan 250 kadın işçinin sorunları bununla da bitmiyor: “4 aydır pazartesi günleri çalıştırmıyorlar. İlk başlarda senelik izinlerden kullandırdılar. Şimdi iş olduğunda cumartesi mesaisine gideceğiz yerine. Yani telafi çalışması yaptıracaklar. Ancak hafta sonu aldığımız fazla mesai ücreti yerine normal mesai ücreti alacağız. İtiraz edince iki saat az çalışıyoruz ancak ücret farkını karşılamıyor. Türk Metal Sendikasıyla girdiğimiz örgütlenme, sendikanın tutumundan dolayı olumsuz sonuçlandı ama yine de bir şeyler öğrendik” diyor Ayşegül.
1 Mayıs taleplerini ise şöyle sıralıyor: 1 Mayıs’ta telafi çalışması, esnek çalışma, kıdem tazminatının fona devredilmesi, evlilik tazminatımızın kaldırılmasına karşı alanlarda olacağız, kreş hakkı için alanlarda olacağız, en azından ben orada olacağım.


GIDA İŞÇİSİ KADINLAR ANLATIYOR: 1 MAYIS SESİMİZİ DUYURMA ZAMANI!
Kadın istihdamının en yoğun olduğu sektörlerden biri gıda sektörü. Esenyurt’ta gıda fabrikalarında çalışan kadın işçilerle 1 Mayıs öncesi buluştuk. Derdi de çözümü de onlar anlattı.
“Hiçbir şeyden korkmuyorum zaten başımıza ne geldiyse korkudan geldi. Fazla mesai olsa da gideceğim. O gün çalışmak olmaz” diyor işçi kadınlar. Arkadaşları hem fabrikadan hem de daha önce yaşananlardan dolayı çekiniyorlar 1 Mayıs’a katılmaya. İkna etmeye çalışıyor arkadaşlarını kutlamalara birlikte katılmak için.
1 Mayıs için “sesimizi duyurma zamanı” diyor başka bir kadın işçi. Hem yerel kutlamaya hem de Bakırköy’de yapılacak merkezi kutlamaya arkadaşlarını katmak için uzun uzun sohbet ediyor onlarla. Kadınların özellikle de işçi kadınların meydana çıkmak için daha fazla nedeni olduğunu hatırlatıyor. Sadece kendileri için değil gelecek nesillere de insanca yaşam ve daha iyi çalışma koşulları bırakmak için mücadele ettiklerini vurguluyor.
1 Mayıs dendiğinde aklına yalnızca olaylar geldiğini söylüyor bir kadın işçi ise. Bu yüzden 1 Mayıs’a katılmak gereksiz diye düşünüyor. Başka bir kadın işçinin 1 Mayıs’ın tarihini anlatmaya başlamasıyla düşüncesi biraz değişiyor: “Dediğin doğru aslında, emek veren sensin, bu yüzden bizim hakkımızı aramamız lazım.” Ama çekincelerini de aşamıyor: “Bak orada da bir sürü insanı katletmişler”…
Genç bir kadın işçi ile konuşuyoruz. 3 sene öncesini, henüz işe başlamadığı zamanları hatırlatıyor. “Annem, babam çalışırken kendi adıma sömürüyü yaşadım aslında” diyor ve devam ediyor: “Yeri geldi onları görmeden uyudum, yeri geldi hep biri eksik yemek yedik…” Çalışma koşulları zor her kadın işçi gibi onun için de. Uzun çalışma saatleri, düşük ücret, zorunlu mesailer, sendikalaşma önündeki engellemeler, fabrikadaki baskılar… “Ben aslında taleplerimiz değil hakkımız olanı istemek için gideceğim 1 Mayıs’a” diyor.

‘MAKİNEDEN DAHA UCUZ BİR İŞÇİ’ ANLATIYOR
Ankara Sincan’dan bir işçi kadın ne kadar da net özetliyor işçilerin durumunu: “İki yılda öğrendiğim bir çok şey var. Mesela işin işçiden daha önemli olduğu. İşçi teknolojik makineden daha ucuza mal olduğu.” Ve bir dileği var: “Bu 1 Mayıs’ta umarım insanlar biraz daha aydınlanabilir.”
“Ben 23 yaşında, iki senedir fabrikada çalışan bir bayanım. İşçilerin haklarının güdülmediği bir dönemde yaşıyoruz. Aslında sadece işçilerin değil, bütün insanlığın haklarından feragat ettiği bir dönemdeyiz. Buna biraz da biz müsaade ediyoruz. Başımızda olan insanların her sözünü kendine ışık belleyen, sırf Allah (c.c.) adını dilinden düşürmediği için başımızdakileri ilahlaştıran insanlar var ülkemizde.
Böyle bir dönemde sadece kendi ceplerini kendi işlerini düşünen insanlara 1 Mayıs’ın önemini anlatabilmek çok güç. Bizler, daha doğrusu işçi olup da gerçekleri her haliyle görebilen bir avuç insanız sadece.
İşçi olarak aslında birçok hakka sahibiz. Fakat işten çıkarılma korkusu, bazı firmalarda sendika olmayışı insanları durduran sebeplerden sadece bir kaçı.
Asgari geçimin asgari ücretten fazlasını gerektirdiğini bildiği halde insanlar taşıma suyla değirmen döndürüyorlar. Bilmiyorlar ki bir olabilsek neler değişecek. İşverenden korkmamak gerektiğini, biz bir olduğumuzda onların bizden korkacaklarını benimsemek gerek. Çünkü biz işçiler olmasak üretim olmaz. Ve hiçbir işveren bu duruma bilinçli olarak “lades” diyemez.
Maalesef ki biz işçiler bunu kabul ediyoruz ve bizler sustukça bu devran asla değişmeyecek.
Bu 1 Mayıs’ta umarım insanlar biraz daha aydınlanabilir. Buna gerçekten ihtiyacımız var. Ve umarım bu işçi bayramını suistimal etmeye çalışanlar olmadan kutlayabiliriz. Herkesin aydınlanması dileğiyle. Bayramımız kutlu olsun...”


YETER DEMEK İÇİN ÇOK SEBEBİMİZ VAR
Fazla mesailerden, gece vardiyalarından sonra eve dönüşlerimizde o ıssız sokaklardaki yaşadığımız korku, şeflerin ettiği hakaretler, sürekli “işten atılırım” korkusuyla yaşamamız...
Sincan’dan metal işçisi bir kadın anlatıyor...
“Ben metal işçisiyim. Hangi sektörde çalışırsak çalışalım kadın işçiler olarak birçok sorun yaşıyoruz. Tabii ki bunun başında geçim derdi geliyor. Markete alışverişe gitmek birçoğumuzun korkulu rüyası; alacak çok ama para az. Daha dün referandumda evet çıksın diye patronları teşviklerle şenlendirdiler. Bizi ise kıdem tazminatını elimizden almakla yüz yüze getirdiler. Asgari ücrete yapılan zam trajedisine ne demeli! Bunlar bizim kanımızı emmeye and içmişler.
Sadece bu da değil, örneğin mesaiden ya da gece vardiyasından eve dönüşlerimizde o ıssız sokaklarda yaşadığımız korku, etraftaki sesleri duymak için kulaklığı çıkarmamız (biri gelirse arkadan sesini duyalım diye), karşımıza bir erkek çıkmasın diye ettiğimiz dualar... Şeflerin ettiği hakaretler, biraz sorun mu yaşadık, hemen burnumuz sürtülsün diye başka yerlere sürgün edilmemiz, sürekli ‘işten atılırım’ korkusuyla yaşamamız. Birlikte çalıştığımız erkek arkadaşlarımızla en ufak bir sohbette arkamızdan çıkarılan dedikodular, regl olduğumuz dönemde izin verilmeyip zorla çalıştırılmamız... Sürekli konuştuğumuz, giydiğimiz her şeye dikkat etmek zorunda kalmamız, bunlar hepsi bizim kadın olmaktan kaynaklı yaşadığımız sorunlar. Ve yeter artık dememizin sebepleri.
Biliyorum bir çok kadın işçi için 1 Mayıs sadece resmi bir tatil günü ya da evimize 3 kuruş daha fazla götürmek için fazla mesai günü. 2 yıl önce 1 Mayıs’a fabrikadan bir kadın arkadaşı da ikna edip götürmek için çok uğraşmıştım. Evde dinlenmek, ailesiyle vakit geçirmek, daha fazla uyumak ona o kadar cazip geliyordu ki ikna etmek zor olmuştu. 1 Mayıs’a gittiğimizde o alanda kadınıyla erkeğiyle aslında neler yapabileceğimizi görmüştük. Yalnız olmadığımızı anlamıştık ve 1 Mayıs’tan sonra işe gittiğimizde erkek arkadaşlarla olan sohbetlerimiz daha öz güvenli olmuştu.
Gelin kız kardeşlerim, siz de bir ilki yapın. Nerede olursanız olun bu 1 Mayıs’ta fabrikada, evde, sokakta, kendiniz gibi fabrikalarda sorun yaşayan kadın arkadaşlarınızla toplaşın, konuşun, birlik olun.

EVETÇİ İŞÇİYLE BERABER 1 MAYIS’TA OLACAĞIZ
Referandum geride kaldı ama ülke öyle bir kutuplaştırıldı ki “evetçiler” “hayırcılar” diye 1 Mayıs işçiler arasındaki bu kutuplaştırmaya olanak sağlar umarız.
Tuzla’dan metal işçisi bir kadın yazdı, evet diyen işçi arkadaşıyla birlikte 1 Mayıs’a katılacaklar...
“Ben Tuzla OSB’de çalışan metal işçisi bir kadınım. Evli ve bir çocuk annesiyim. Üç vardiya çalışıyorum. Vardiyalı çalışmak oldukça zor. Çünkü hayatımız çok düzensiz. İzin günüm uykusuz bir şekilde evde temizlik yapmakla geçiyor. Hiçbir sosyal hayatımız yok. En basiti bir akrabanın düğününe bile gidemez durumdayız. “Peki aldığın ücrete değiyor mu” derseniz maalesef kıt kanat geçiniyoruz. Ben sadece bir işim var diyebiliyorum.
Fabrikada bir çok işçi böyle yaşıyor. Ama buna rağmen referandumda evet dediler. Bizim işyerinde referandum çok konuşuldu. Ben bir işçi olarak gidişatın daha da kötüye gitmemesi için hayır dedim. Benimle aynı durumda olup evet diyen işçilerin, neye evet dediklerini çok fazla bilmediklerini yakından gördüm.
Evet diyen işçilerle şimdi yapılan zamları ve kıdem tazminatını konuşuyoruz. Bir işçiyle şöyle bir diyalog geçti aramızda. Ben “Evet dediniz ne oldu memnun musunuz? Bak evet dediniz ve hemen peşinden tek güvencemiz olan kıdem tazminatlarımız elimizden alınıyor” dedim. O da “O kadarına yeltenemezler izin vermeyiz. Cumhurbaşkanımız buna izin vermez bunu yapsa yapsa FETÖ’cüler yapar. Biz nasıl 15 Temmuz’u durdurduysak kıdem tazminatına kim el uzatırsa kırarız o eli de” dedi. “Açıklamaları zaten Cumhurbaşkanı yaptı bari televizyon izleyin” dedim. O da “Ben hangi ara televizyon izleyeceğim kendimi eve zar zor atıp uyuyorum” dedi.
Kıdem tazminatına verdiği tepki görmeye değerdi. “Hadi bu yıl bizimle 1 Mayıs’a katıl, en azından kıdem tazminatımız için” dedim. O da kesinlikle katılacağını söyledi ve ekledi: “18 yıldır çalışıyorum kıdem tazminatımı kimseye yedirtmem.”
Aynı safta olduğumuzu geç de olsa anlayan evetçi işçiyle beraber haklarımız için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız.


MESAİDE DEĞİL 1 MAYIS’TA BULUŞALIM
Metal işçisi bir kadın yazdığı mektupla özetliyor 1 Mayıs’a giderken talebini: İnsanca yaşam, insanca ücret ve yaşam güvencesi olan kıdem tazminatına dokunulmaması.
“Ben Sincan OSB’de çalışan genç bir kadın işçiyim. 1 Mayıs yaklaşıyor. İlk kez 1 Mayıs’a 2016 yılında katılmıştım. O sene büyük bir korkuyla birlikte alandaydım. Aynı duygu bu sene de halen hakim. Nedeni ise, hükümetin referandum öncesi ve sonrası politikaları oldu. Bu seneki 1 Mayıs pazartesi gününe denk geliyor, bu sebepten dolayı mesai koyma ihtimalleri çok yüksek. Ben yine de mesaide değil 1 Mayıs’ta olacağım. Hakkımı isteyeceğim, taleplerimi söyleyeceğim ve en önemlisi de “Kıdem tazminatıma dokunulmasın” diyeceğim. Çünkü ben biliyorum ki eğer kıdem tazminatı kaldırılırsa ilk olarak biz kadın işçileri etkileyecektir. Elimizdeki neredeyse tek güç olarak kalan kıdem tazminatı bizim sessizliğimiz yüzünden elimizden gitmemeli. Bu seneki 1 Mayıs’ın geçen seneki 1 Mayıs’tan daha da kuvvetli olacağına inanıyorum.
Mesai arkadaşım ile 1 Mayıs’ı konuştuğumda o 1 Mayıs’ın anlamına ilişkin olarak sadece o günün tatil olmasından mutlu olduğunu söyledi. Önce sinirlendim bunu duyunca. 1 Mayıs benim için “emek, mücadele, kadınlar, işçiler” anlamına geliyordu. Ama şöyle düşününce evet, 1 Mayıs bizim için tatil günü. Kimimizin eşine, kimimizin sevgilisine, kimimizin ailesine, kimimizin ise kendisine vakit ayırabileceği bir gün. Normal günlerde insanlık dışı koşullarda çalışan bir işçi için elbette tatil ilk akla gelen olmalı. Bizler, fazla mesailerden, düşük ücretlerden, aşağılanmaktan yani insanlığımızdan vazgeçmek zorunda kalmaktan bıktık. Bu 1 Mayıs’ta insanca haklarımızı savunmak için alanlarda olacağız. Biliyorum ki bizler birlikte vardık, varız, var olacağız.

İŞ GÜVENCESİNİN YOK EDİLMESİNE HAYIR

Kamu emekçisi kadınlar ise bu yıl en önemli sorunları iş güvencesinin yok edilmeye çalışılmasına karşı alanda olacak.
“Bu yıl 1 Mayıs yaklaşırken kritik günler yaşanıyor memlekette. Peş peşe çıkan KHK’larla bir çok emekçi sebebini bile bilmedikleri gerekçelerle işinden edildi. İşten atmalar işyerlerindeki ihbarlar üzerinden yapılıyor genellikle. İşyerlerinde korku ve güvensizlik var. Emekçiler suskun.
Fırsattan istifade zorunlu bireysel emeklilik de devreye sokuldu. Çalışma Bakanlığının iş güvencesini kaldırmaya yönelik yoğun çalışmalar yaptığı haberleri çıkıyor basında. Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, kadınların giyim kuşamına yönelik müdahaleler, esnek ve güvencesiz çalışma...
1 Mayıs’ ta giderken biz kamu emekçisi kadınlar alanlarda olacağız.



GENÇ KADINLAR RAHATSIZ: BÖYLE BİR GELECEĞE MAHKUM DEĞİLİZ
Sadece işçi kadınlar değil üniversite öğrencisi genç kadınlar da 1 Mayıs’ta kendi taleplerini dile getirecek. Okurken çalışmak zorunda kalmak.. Çalışırken tacize uğramak... Mezun olunca işsiz kalmak... “Bunlar kaderimiz değil” diyerek 1 Mayısa hazırlandı üniversite öğrencileri.
Evet biz üniversiteli kadınlar olarak diğer kadınlar gibi birçok sorunla karşı karşıyayız. Üniversitelerde, sınıflarda ve kampüslerde akademisyenler ya da özel güvenlikler tarafından tacize uğramak, kaldığımız semtlerde sürekli bir mahalle baskısı altında yaşamak gibi… Bu tür sorunlar üniversiteli kadınların sorunları gibi gözükebilir ama aslında bu ülkede her dört dakikada bir kadın tecavüze uğruyor, üniversiteye gitmeseler de ailevi baskılarla karşı karşıya kalıyor.
Bu tablo karşısında biz yalnızca üniversitede yaşadığımız sorunlar çerçevesinde 1 Mayıs’ı ele alırsak hem kendimize hem de diğer bütün kadınlara sırtımızı dönmüş olacaktık. Şu an üniversiteli kadınlar olabiliriz ama yarın bu sistemin çarklarının dönmesini sağlayan ucuz emek gücü olmayacağımızın, sokak ortasında yürürken bize biçilen saatten daha geç bir saatte dışarıda olduğumuz gerekçesiyle öldürülmeyeceğimizin ya da evlenme teklifini kabul etmediğimiz sevgilimizin yüzümüze kezzap atamayacağının garantisini kendimize dahi verebilir miyiz? 1 Mayıs’ı üniversiteli kadınlar olarak kutlamak istiyorsak 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma günü olduğunu unutmamız lazım. Fabrikalarda sömürülen, eşleri tarafından şiddet gören ya da ‘çocuklar ölmesin’ dediği için hapse atılan Ayşe Öğretmen’in susturulmaya çalışılan sesi; işten atılmak korkusuyla yaşadığı tacizler karşısında susmak zorunda kalan işçilerin haykırışları olmak zorundayız… Biz üniversiteli kadınlar olarak temel haklarımızdan biri olan yaşam hakkımızı savunmak için alanlarda olacağız.
Üstelik Türkiye’de işsizlik oranı rekor seviyelere ulaşmışken eski Maliye bakanının bir konuşmasında söylediği ‘Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek’ ifadesini hatırlamakta fayda var. İşsizliği bile kadınları eve kapatarak çözmeye çalışan bir zihniyetin bunu yaparken esnek çalışma çatısı altında kadınları evlerde de sömürmeye ve ucuz işgücü olarak kullanmaya devam edeceğini hepimiz biliyoruz.
Biz bugünün üniversiteli yarının işçi ve emekçi kadınları olarak içinde bulunduğumuz şu koşullarda büyük bir olasılıkla emeğimizi ucuza satarak hayatımızı devam ettirmeye çalışacağız. O yüzden bu gerçekle birlikte şimdiden haklarımızı aramak için ve söylediğimiz gibi susturulmaya ve ötekileştirilmeye çalışılan bütün kadınların sesi olmak için alanlara çıkıyoruz.

İlgili haberler
Avukatınız Cevaplıyor: Ücretli doğum izni hakkı...

Bir kadın işçinin sorusu: "Çalıştığım fabrikada işe başladıktan kısa bir süre sonra hamile olduğumu...

Bitmeyen çile gece vardiyası

Çalışma Bakanı kadın ‘işçiler gece vardiyasında 7.5 saatten fazla çalıştırılamaz’ dedi. Peki bakan b...

Çalışmayan kadına emeklilik: Bunlar kimi kandırıyo...

Önümüze ısıtıp ısıtıp koyuyorlar ‘ev kadınlarına emeklilik fırsatı’ diye haberleri. Ne müjde, ne fır...