4. Eylem Planı’nda irade yok, bütçe yok, planları izleyecek etkili mekanizma yok!
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nı değerlendiren Kadın Koalisyonu Planın İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmakla yaratılan boşluğu ve tahribatı doldurmayacağına dikkat çekti.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde devlete tüm yükümlülükleri veren İstanbul Sözleşmesi’nin tüm itirazlara rağmen Türkiye’de yürürlükten kaldırıldığı, kadınlar “Vazgeçmiyoruz” diyerek sokaklara çıktığı 1 Temmuz günü Cuhmurbaşkanı Erdoğan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nı açıkladı. Konuşmasında “Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz bu sözleşmeyle başlamadı, bu sözleşmeden çekilmeyle bitecek değildir” diyen Erdoğan’ın açıkladığı bazı maddelerin İstanbul Sözleşmesi’nde yer aldığı ancak bu zamana kadar uygulanmadığı ise kadınların vurguladığı nokta oldu.

4. Eylem Planı ile de bugüne kadar açıklanan tüm planlardan çok farklı bir şey ortaya koymamakla eleştirilen Cumhurbaşkanı Eroğan, ana hedeflerini de “Şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması; kamu personeline eğitim verilmesi; koruyucu ve önleyici hizmetlerin etkili kullanılması; toplumsal farkındalığın artırılması; verilerin toplanarak analiz edilmesi” olarak açıkladı. 4. Eylem Planının kadınlara ne söylediğini değerlendiren Kadın Koalisyonu, İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan tüm uygulamaların eylem planına koyulsa dahi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmakla yaratılan boşluğun çok zor doldurulacağını söylerken, planın kadınlarda karşılık bulmayacağını ifade etti. İçerik açısından da planı uygulayacak bir iradenin varlığının olmadığını dile getiren Kadın Koalisyonu, “Planın katılımcı bir biçimde hazırlanması, bir bütçesinin ve etkin bir izleme mekanizmasının olması gibi kritik unsurlar da yer almıyor” dedi.

Kadınların tüm itirazlarına rağmen İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırıldığı gün açıklanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planında açıklanan hedeflerle Cumhurbaşkanı Erdoğan kadınlara ne sunuyor ne demek istiyor?

Aslında eylem planındaki hedeflerden ziyade planın tanıtıldığı tarih ve Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarıyla kadınlara bir şey demek isteniyor. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planının 1 Temmuz’da açıklanması herkesin malumu olduğu üzere bir tesadüf değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Bizim mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi ile başlamadı, İstanbul Sözleşmesi ile bitmeyecek’ ifadesinden de anlaşılabileceği gibi, 1 Temmuz’da sözleşmeden çıktık ama yola devam ediyoruz, bunu da 4. Ulusal Eylem Planıyla yapıyoruz mesajı verilmek istendi. Eylem planları, politikaların hayata geçirilebilmesi için yararlandığımız araçlardır; uluslararası sözleşmelerin, Anayasa’nın, kanunların yerine ikame edilecek veya tüm bunlarda yaratılan tahribatı telafi edebilecek bir şey değil. İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan tüm uygulamaları eylem planına koysanız bile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmakla yaratılan boşluğu doldurmak, tahribatı onarmak çok zor. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmak demek sadece orada yer alan hükümleri yerine getireceğim demek değil, aynı zamanda kadına şiddetle mücadeleyi evrensel insan hakları normları çerçevesinde yürüteceğim, benim bu yönde bir iradem var demek. Bu açıdan planda 227 değil, 227 milyon faaliyet de koysanız yapacaklarınızın etkisinin sınırlı olması kaçınılmazdır. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ni çok sahiplendi, buna sokaklarda ve sosyal medyada hepimiz şahit olduk. Bu nedenle 1 Temmuz toplantısında verilen bu mesaj kadınlarda bir karşılık bulamayacaktır.

Bugüne kadar açıklanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planlarına baktığımızda 4. Eylem Planının diğer planlardan bir farkı var mı?

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin hangi alanlarda nasıl yürütülmesi gerektiğine dair hem uluslararası alanda hem de Türkiye’de yeterli bilgi ve deneyim mevcut, bu konuda yapılması gerekenler çok açık. Bu bakımdan eylem planlarında müdahale alanları ve faaliyetler bakımından çok büyük değişiklikler beklememek gerekir. Bir eylem planını etkili kılan şey bunu uygulayacak bir iradenin varlığı, özellikle kamu çalışanlarının bu iradenin varlığını hissetmesi, toplumun buna güvenmesidir. Planın katılımcı bir biçimde hazırlanması, bir bütçesinin ve etkin bir izleme mekanizmasının olması diğer kritik unsurlar. Kadına şiddeti ortadan kaldırma iradesini ortaya koymak bakımından İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının kamu görevlilerine ve topluma nasıl bir mesaj verdiği açık. Yine ilk plandan bugüne feminist örgütlerin varlığı giderek azaltıldı ve son noktada tamamen yok sayıldı. Bugüne kadarki planların uygulanması için tanımlanmış bir bütçe yoktu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından bu planda da olmadığını anlıyoruz. Kaynak yaratma planın faaliyetlerinden biri olarak açıklandı ama kaynak yaratmak bir plan faaliyeti olamaz, kaynak planla birlikte tanımlanır. Bugüne kadar hazırlanan planları izleyecek etkili bir mekanizma da ne yazık ki kurulamadı. Kadına Yönelik Şiddeti İzleme Komitesi, ilgili kurumların gerçekleştirdikleri faaliyetleri okudukları toplantılar yapmanın ötesine geçemedi. Yapılanların etkisi araştırılmadı, yapılmayanların hesabı verilmedi. Ancak Türkiye’de kadın mücadelesi çok güçlü ve etkili, eylem planları nasıl olursa olsun, kadınlar Sözleşmede yer alan her şeyi talep etmeye devam edecek ve uygulatacaktır.

‘ŞİDDETLE MÜCADELE MEVZUATININ GÖZDEN GEÇİRİLMESİ’ HEDEFİ TEDİRGİN EDİCİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylem planında “şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması” olarak belirlenen ilk hedefi ile “mağdurun adalete erişiminin kolaylaştırılması ve şiddet eylemlerinin orantılı şekilde cezalandırılmasını” amaçladıklarını söyledi. Etkin uygulama ve etkin cezalandırma yöntemlerini her fırsatta layıkıyla yerine getirdikleri söylüyorlar aynı zamanda. “Şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması” bir tekrardan ibaret mi yoksa İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması sonrası başka tehlikelere mi işaret ediyor?

Kadına şiddet ortadan kaldırılması için mevzuat gözden geçirilecekse bu elbette uluslararası norm ve standartlara göre yapılmalıdır. İstanbul Sözleşmesi bu standartları kapsamlı ve net biçimde ortaya koymaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin izleme mekanizması GREVIO, mevzuata ilişkin düzenlemeleri Türkiye raporunda açıkça belirtmişti. Önerilerin özü, politika ve uygulamaların toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı ve ‘mağdur’ odaklı gerçekleştirilmesine yönelikti. Bu önerileri hayata geçirebilmek için TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu altında İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Komisyonu da kurulmuştu.Tüm bu gelişmelere rağmen,kadınların en temel kazanımlarına bu denli göz dikildiği bir dönemde hem de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmişken mevzuatın gözden geçirilmesi, umuttan ziyade tedirgin edici bir durum olarak görünüyor. 4. yargı paketinin 13. maddesi bu konudaki endişelerin yersiz olmadığını da gösteriyor. Mevzuatın etkin uygulanması konusuna gelirsek, buradaki temel sorun, kadına yönelik şiddet konusunda kamu iradesinin kendini inceleme konusu yapmamış olması, bazı soruları kendine sormaktan kaçınmasıdır. Etkin uygulama için Hükümetin ‘mevzuatın uygulanmamasında bizim payımız nedir, uygulanmadığında biz ne yapıyoruz/yapmıyoruz’ sorularını kendine sorması gerekiyor.


KAMUNUN GÖREVİ HAKLARA SAYGI DUYMAK DEĞİL, HAKLARI KORUMAK VE GELİŞTİRMEK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantıda “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramına değinmemiş olması da bir başka yön. “Kadınların haklarına, onurlarına sahip çıkmamızın tek nedeni insan sıfatıyla kendilerine olan saygımızdır” ifadelerini kullanıyor. Eşitliğin yerinin saygının almasını nasıl değerlendirirsiniz?
Evet, Cumhurbaşkanı buna üstü kapalı bir şekilde değindi, “İnsanları sadece cinsiyetlerinden dolayı üstünlük sınıflamasına tabi tutan anlayışın bizim medeniyetimizde ve kültürümüzde yeri yoktur” diyerek. Bu yeni bir durum değil aslında. İlk eylem planlarında çok silik de olsa toplumsal cinsiyet eşitliğine yapılan vurgu yıllar içinde azaldı ve ortadan kalktı. Örneğin 2020-2021 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planında hiç kullanılmadığını gördük. Kamunun görevi insanların sahip olduğu haklara sadece saygı duymak değil, bunları korumak ve geliştirmek, Anayasa’da da belirtildiği gibi herkesin bu haklardan eşit biçimde yararlanmasını sağlamaktır. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin temelini oluşturan evrensel norm ve standartların yerine konacak hiçbir kavram o boşluğu doldurmayacaktır.
HEDEF SOSYAL POLİTİKA DEĞİL SOSYAL HİZMET

Faillerin öfke kontrolü eğitimlerinden geçirilmesi, alkol ve madde bağımlılığından kurtarılması gibi uygulamalardan da bahsediliyor planda. Yani meselenin kaynağına inmeden şiddet münferitleştirilmeye çalışılıyor. Bu durum neye karşılık gelir, ne gibi şeylere yol açar?

Bu da yeni bir durum değil. Daha önceki eylem planlarında da öfke kontrolü, alkol ve madde bağımlığından bahsediliyor ve bununla mücadele Sağlık Bakanlığının görevi olarak tanımlanıyordu. Şiddetin nedeni olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yok sayarsanız bir başka neden bulmanız gerekir. Toplumsal repertuvarımızda ilk sırayı öfke, alkol ve madde bağımlılığı alıyor. Neden? Çünkü çok kullanışlı. Bu şekilde çerçevelediğinizde meseleyi büyük bir toplumsal soruna değil, bireysel bir soruna; politikanın değil tıbbi bir hizmetin konusuna dönüştürmüş olursunuz. Bu yaklaşım, eylem planını uygulamaktan sorumlu Bakanlığa yeni ismini veren anlayışla çok paralellik gösteriyor; sosyal politika yerine sosyal hizmet!

KADIN KOALİSYONU
Kadın Koalisyonu, kadınların toplumsal ve siyasal katılımını artırmak, güce ve şiddete dayalı ayrımcılıktan beslenen mevcut siyasete karşı eşitlikçi, adaleti hedefleyen bir siyaset pratiğini mümkün kılmak amacıyla bir araya gelen yerel ve ulusal düzeyde örgütlenmiş bağımsız kadın örgütlerinin oluşturduğu bir platformdur. Kadın Koalisyonu’nun amacı kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamın her alanına eşit katılımlarının sağlanması ve dolayısıyla kaynakların dağıtımıyla ilgili karar alma süreçlerinde belirleyiciliklerinin güvence altına alınmasıdır.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül-DHA

İlgili haberler
Sözleşmeden çekilme günü eylem planı: Siz kimi kan...

“Kadınların sözleşmeden vazgeçmeme kararlılıklarını ifade ettiği günlerde; sözleşmeden çekilip, aynı...

İstanbul Sözleşmesini fesheden Cumhurbaşkanı Erdoğ...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çekildiği günde ‘Kadına Yönelik Ş...

Kadınlar isyanda: İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçm...

İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlükten kaldırılmasına karşı alanlara çıkan kadınlar, bir kez daha ‘Vazg...