Esenyalı’da kadınlar laikliği tartıştı: İsteyen istediği gibi yaşasın
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde bir araya gelen kadınlar laikliği, Anayasa değişikliği teklifinin kadınların yaşamını nasıl etkileyeceğini konuştu.

AKP, MHP, BBP’nin 336 milletvekili imzasıyla TBMM Başkanlığına sunduğu ve Anayasa Komisyonunda görüşülmeye başlanan Anayasa değişikliği teklifi üzerine Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde kadınlarla bir araya geldik. Tehlike altında olan “laiklik” ilkesinin biz kadınlar için neyi ifade ettiğini ve ne yapmamız gerektiği üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbette aklımızdaki ilk soru “laiklik nedir” oldu. Bu sorunun birlikte ararken aklımıza gelenleri birlikte sıraladık…

İnanç özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkı, din-devlet işlerinin birbirinden ayrılması, medeni hukuk ve medeni haklar, dinsizlik, demokrasi, eşitlik, kadın hakları, eğitimin dinden ayrılması vs. Hepimizin laiklik denilince ilk aklına gelen bunlarken, yaşadığımız ülkede laiklik ne kadar var ya da var mı? sorusuna ise şöyle cevaplar verdi kadınlar:

“Bazı kesim laikliği savunuyor, AKP ise iktidara geldiğinden bu yana dini kullanarak kendi koltuğunu sağlamlaştırmaya çalıştı hep. Yani bir taraf din üzerinden laikliği dile getirip kullanırken, diğer taraf da dilinden gene düşürmeyerek kullanıyor.”

“İsteyen istediğini düşünsün, din özgürlüğü olsun. Devlet yönetimi altında olmasın. Yasaların, hukukun işlenmesinde etken olmasın. Din tarih boyu her dönem kullanılmış. Laiklik, dinsizlik olarak algılanıyor. AKP’nin bu 20 yılında laik olmadığımızı düşünebiliriz. Ama öncesinde hukuk sistemi var ve ne kadar işlediği tartışılsa da iyi kötü irademiz var, bir aradaymışız.”

Tekstil işçisi bir kadın arkadaşımız da “Laiklik denilince ne anlama geliyor? Ne kadının eşarbı ne eteğinden konuşulmasıdır. Sistem değişmeli ki laikliğe kavuşabilelim. Gerçekten ne istiyoruz? Çocuk istismarının olmadığı, kadının özgür olduğu, nasıl istiyorsa öyle yaşadığı bir dünya laiktir. Benim laiklikten anladığım da budur.”

BU DEVLET KİMİN?

Laiklik kavramı ve ülkemizin ne kadar laik olduğunu tartışırken de devletin kimin devleti olduğunu ve nasıl bir işleyişi olduğunun cevabını bulmaya devam ederek sohbetimizi sürdürüyoruz.

“Peki, bu devlet kimin?” sorusuna kadınlar, “İcraatlarından anlamak çok da zor olmasa gerek bu devlet bizim değil, patronların, tarikatların, elinde kuranı tehdit olarak sallayanların, mafyaların” diyor.

“Devletin dini olmamalı, insanlara dini zorlama yapılmamalı, isteyen istediğine inanmalı, inanmayanlar baskı ile karşılaşmamalı” diyor kadınlar.

“Günümüz dini baskısı altında dinden daha çok uzaklaşıyorum. Laiklik denilince, Kürt’ü Türk’ü Müslüman’ı gayrimüslimi kim olursa olsun birbirleriyle kardeşçe yaşamasından bahsediliyor. Biri laikliği kullanıyor, diğeri de başka şekilde kullanıyor. Arada ise bizleri birbirimizle çatıştırıyor. Ve olan bize oluyor” diye özetliyor bir kadın arkadaşımız ise.

‘BU OYUNUNU BOZMANIN TEK YOLU GERÇEK LAİKLİĞİ SAVUNMAK’

Peki bunca soruya cevap ararken dinin devlet işleri ile iç içe geçmesinden ne anlamalıyız?

Bu soru ile ilgili olarak Ekmek ve Gül’den Fulya Alikoç ise şunları söyledi:

“Devletin dini olduğu zaman işleyişi de şudur. Ben devletin dinine sahip olanları bir kenarda tutarım, deyim yerindeyse onları kayırırım; o dine mensup olmayanları ise işime göre vereceğimi verir, istediğimi onlardan alırım demek. Patronlarla egemenler arasında bir birlik sağlayabilmek adına devlet hepsini yani bugünkü hukuk sistemini de aile kurumunu da ekonomiyi de bir arada tanımlaması gerekir. Gerekir ki; işçi emekçileri daha kolay sömürebilsinler. İşçiler, grev hakkımızı kazanalım demiş, devletin bu özellikleri sonucunda grev hakkı işçilerin birliğini engellemeye yaramış. Yani devlet kimin devletiyse din de onun yorumladığı şekilde şekillenmiş. Kendi içinde rekabeti dengelemek ve kendi karşısında bulunan insanları onları bölerek yönetmek için kullanmışlar. Ülkemizde devlet Müslümanların ve Türk ırkına mensup olanların devleti ise; olmayanlara her türlü baskıyı kurarım diyor. Ve bu devlet patronların devleti, işte o zaman işçi ve emekçilerden alabildiği kadar vergisini alır, patronların ise vergilerini silen bir devlet olur.

İşte tam da bu Anayasa değişikliği ile yapılmak istenen, teklifte bahsedilen Müslümanlara deniliyor ki “Başörtüsü serbestliğini sana sunuyorum, hangi meslekteysen dininin getirdiği kılık kıyafetle yaşamına devam edebilirsin. Burada başörtüsü takmak istemeyen kadınlara da dayatmanın bir adımıdır bu. Diyanet eliyle yürütülen siyaset din ve ekonomiyle öyle birleştirildi ki bütün bakanlıklar tarikat mensubu ve sermaye grupları artık hepsi ayrı ayrı cemaatlere bağlı. Ve hepsinin merkezine de aileyi koydular. Bu oyunu bozmanın tek yolu da gerçek laikliği savunmaktır.”

ADİLE DOĞAN: 8 MART’A GİDERKEN DAYANIŞMAMIZI DAHA DA BÜYÜTELİM

“Tam da bugün var olan laiklik tartışmaları ve Anayasa değişikliği ile birlikte, kadınların haklarına yönelik saldırılar karşısında bu dayanışmamızı daha da büyütmek için önümüzde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü var” diyerek söze giriyor Dernek Başkanı Adile Doğan ve kadınlara şu çağrıyı yapıyor: “Biz kadınlar mücadelemizde her zaman kendi göbeğimizi kendimiz kestik ve mücadelemizi birlikte yürüttük. Şimdi de bu örgütlülüğümüzü büyütmek ve sokak sokak 8 Mart’ı bu taleplerle örgütlememiz lazım. Artık mücadele edenler açısından ok yaydan çıkmış durmuyor. Güçlü bir 8 Mart için hepinizi dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz. Yoksulluğa, güvencesizliğe ve şiddete karşı; eşit ve özgür bir yaşamı mücadeleyle kazanacağız.”

Fotoğraf: 

İlgili haberler
Yeni Anayasanın vadettiği tek şey: Eşitsizlik

AKP'nin yeni Anayasa dayatması: ‘Kıyafet özgürlüğü, kadınların özgürlüğü söylemleri altında bu tekli...

Anayasa Komisyonu'nda Anayasa değişikliği teklifi...

Meclis Anayasa Komisyonu, laikliğe aykırı, eşitsizliği ve ayrımcılığı derinleştirecek Anayasa değişi...

Adım Adım Anayasa Değişikliği | Nasıl başladı, ne...

Laikliğe aykırı olan, ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren, medeni hakları gasbeden, kadınlara '...