Konumuz İran: İşçi kadınlar tartışıyor
Akşam işçi kadınlar işten çıkar çıkmaz koşarak derneğe gelmişler. Küçük bebeği olanlar bebeklerini alıp gelmişler. Çünkü merak edilen bir konu var ortada: İranlı kadınlar ne yapıyorlar?

-"İran deyince akla ne gelir?"

+"Baskı, şeriat, zorla tesettür, mollolar..." diye başladı konuşmalar.

Nerede miyiz? Biz Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğindeyiz. Akşam 19.30 sularında işçi kadınlar işten çıkar çıkmaz koşarak derneğe gelmişler. Küçük bebeği olanlar bebeklerini alıp gelmişler. Çünkü merak edilen bir konu var ortada. İranlı kadınlar ne yapıyorlar? Ev emekçisi olan kadınlarda işten gelenler için menemenle, pişi yapmışlar. Mis gibi kokular geliyor burnumuza, ohh bir de yanında çay. Bir işçi kadın daha ne ister!?

Dernekte çember şekilde oturdu 30 kadın. Hepsi bir şeyler demek istiyor belli. İran'da yaşanan olaylarla Türkiye'ye de yaşanan olayların benzediğini kadınların yüzlerinden okuyabiliyorum bile. Fulya Alikoç sözü alarak İran'ın tarihini anlatmaya başlıyor. Kadınlar sessiz, sadece anlatılanları dinliyorlar ama konuşmak için de can atıyorlar. Alikoç, İran'da en çok atılan sloganın "İtiraz değil, devrim" olduğunu söylüyor. Birkaç kadın da gülümsemesini tutamıyor.

Alikoç, İran'da Eylül ayı kadınların ve gençlerin protestoları ile geçtiğini yaş aralığının da 17 ila 25 olduğunu, daha sonra da işçilerin de grev yapma kararı aldığını (petrol, gıda, kimya işçileri) ve 600 akademisyenin de gençlerden etkilenerek protestolara katılacağını söylerken yanımda bir ses fısıldadı: "Ne yaparsa gençler yapar aferin onlara."

Ekim sonunda da esnafların kepenk kapattığını duyan kadınlar "hayret be" der gibi baktılar sadece. 350'ye yakın ölünün olduğunu ve 50'sinin çocuklar olduğunu belirten Alikoç "Saldırı liseli gençlere ve üniversiteli gençlere çok yöneldi" dedi. Kısacası, her 7 kişiden biri maalesef ki çocuk!

Tarih boyunca başörtüsü ya zorunlu olarak giydirilerek ya da zorunlu olarak çıkartılarak siyasi iktidarın bir oyuncağı haline geldiğini, kime karşı kullanılacaksa ona göre pozisyon alınan bir şeye evrildiğini, 1979 yılında da İslami bir devrimin olduğunu yani bugün şeriat dediğimiz, molla rejimi dediğimiz şeyin kuruluşunu ilan ettiğini belirten Fulya Alikoç, zorunlu başörtünün Şubat ayında getirildiğini ve ardından da 8 Mart'ın gelmesiyle beraber kadınların yeniden ayaklandığını söyledi. "Birlik olmak yasaları işte böyle geri çekiyor" demesiyle beraber dernekteki kadınlar "Bu durum bize bir yerden tanıdık geldi" dediler gülümseyerek. 

Bu yasaların daha sonra tek seferde değilde alttan alttan yavaşça geldiğini bütün kadınlar haykırdı orda. 1980'li yılların bombaların patlaması ile geçtiğini ve birçok göç yaşandığını söyleyen Alikoç, 1990'lı yıllarda ise kadınların ses çıkardığını ve "İranlı kadınların eşitliği için 1 milyon imza topyalabiliriz kampanyası" başlatıldığını bunun da 2 yıl gündem olduğunu söyledi.

İşte kadınlardan en güzel tepki ise Ekmek ve Gül'ün başlattığı "Okullarda bir öğün sağlıklı ücretsiz yemek kampanyası"nı hatırladıklarını ve bu kampanyaya sahip çıktıklarını söylemek oldu. 2017 yılında ise Devrim Sokağında genç bir kadının heykel önünde beyaz başörtüsünü çıkarıp sallaması ile  birçok genç kadının katılımıyla beraber yine bir hareketin başladığını vurgulayınca da yine bir gülümseme aldı kadınları. 2019'da ise tam 1500 kişi öldürülüyor. Bütün bunları can kulağı ile dinleyen kadınlar yine dertlendiler. Bütün bunların Türkiye ile çok bağdaştığını düşündüklerini söylediler. Her 10 yılda bir kendini tekrarlayan bir halk ayaklanması oluyor. Ama birlik olunamadığı için sönümleniyor. Ama bu son yaşanan olayda Mahsa Amini'nin ahlak polisleri tarafından katledilmesinde ülke genciyle, öğrencisiyle, kadınıyla, işçisiyle hep birlikte hareket ediyor. Dernek üyesi bir kadın hemen cümlesini koydu ortaya "İranlı kadınların mücadeleye olan inancı bize çok şey öğretiyor."


Bir bebek gülümsedi, heyecanlandı orda. Sanırım İranlılar başaracak demek istedi. Kadınlar hemen ufaklığa doğru bakarak "Bak ülkemiz ne halde neler yaşıyoruz, neler görüyoruz, bir tarafta zamlarla uğraşıyoruz, diğer tarafta bombalarla. Umarım sen bunları görmezsin. Umarım sana vereceğimiz gelecek güzel olur" dediler. Duygulanmamak elde değil. Emekçi sınıfın birlikte hareket etmesinin önemli olduğunu söyleyen kadınlar "Ama bizim insanlarımız hep içlerinde yaşıyorlar, keşke hep birlikte sokaklara çıksak" demeye başladılar.

Diğer kadın bir sinirle sesini yükseltti. Belli yani sisteme bayağı öfkeli. "Biz daha neyi bekliyoruz? Neremize gelmeli? Sistemin yarattığı şeyler yüzünden kadınlar İslam adamları tarafından öldürülmese de eşleri tarafından öldürülüyorlar. Sağlıklı bir aile hayatı yaşayamıyoruz" dedi. Sessizlik oluştu birden. Derken bir başka kadın sessizliği sorusu ile bozdu. "İran'da ekonomik durum nasıl? Zengin değiller mi? Ülkemizde çoğu aile içi kavgalar ekonomi yüzünden oluyor o yüzden sormak istedim" dedi. Alikoç ise "Evet İran petrol açısından çok zengin bir ülke, kendi düzenlerini devam ettirebilmek için emperyalizmin kuklası olmuş bir ülke" diye cevapladı. Ordan bir kadın söz aldı hemen "İran'ı televizyonda hep lüks ve zengin gibi gösterdiler bizlere. Televizyonlarda hâlâ İran da yaşanan olayları grevleri göstermiyorlar. Kadınların bu olayı sorgulamasını asla istemiyorlar. Sanırım örnek almamızı istemiyorlar" diyerek evdeki sıcak gülümsemeden sonra bile akıllarına yaşanan sorunların geldiğini belirtti. Kadınlar Esenyalı'dan başka hiç bir yere çıkamadıklarını söylerken "Hadi o zaman hep birlikte İran' a gidelim" demeleri insanın içini kelebeklerle kapladı.

'BASKILARA KARŞI DİK DURMALIYIZ'
25 Kasım Kadına yönelik şiddetle mücadele günü için de çağrı yapan Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan "İran'da kız kardeşlerimiz devlet şiddetine karşı baş kaldırıyor. Mirabel kız kardeşlerimizin başlattığı mücadele devam ediyor. Önemli olan bu mücadele ışığı ile birlikte biz ne yapabiliriz? İnsanlar bir uyanış içinde. Eksik olan örgütlenmek, yan yana gelmek. Bir şeyi tartışmak, bu tartışmayı hayata geçirmek. Bizim asıl burada yol almamız lazım" diyerek 24 Kasım'da Esenyalı'da bir basın açıklaması yapacaklarını, bu basın açıklamasını da hem İranlı kız kardeşlerimizi için , hem patlayan bombalara, hem sansür yasasına hem de çeşitli baskılara rağmen ayakta daha dik durmamız gerektiğini söyledi.

Daha sonra kadınlar "Dipsiz bir kuyudayız. Ama her şeyi birbirimizden öğreneceğiz. Kazanılmış haklarımızı almaya çalışıyorlar. Ama o zor" dediler. Bunun üstüne de daha bir şey denemez sanırım. Adı üstünde dipsiz kuyu sonu yok. Ama o sonu olmayan kuyuya kadınların düşmeye niyeti de yok. İşçilerin, kadınların, gençlerin, öğrencilerin birleşerek örgütlendiği nice günlere..

İlgili haberler
Mahsa’nın saç telleri İran halkının mücadelesini b...

İran’da Molla rejiminin baskı ve şiddet politikalarının yarattığı zorlukları birlikte sırtlayan hare...

Mahsa’nın saçlarıyla ördüğümüz özgürlük mücadelemi...

Kapağımıza İranlı kadınların cesaretini, verdikleri gücü yansıtmak istedik. Hadis Najafi’nin sarı sa...

Mahsa Amini İran'da ahlak polisi tarafından öldürü...

İran’da ahlak polisi tarafından saldırıya uğrayan Mahsa Amini hayatını kaybetti. Detayları olayın ol...