Mesleğimi edinmem kolay olmadı, hiçbir şeyden kolayca vazgeçmeyeceğim!
Yoklukların ve zorlukların içinden geçerek öğretmen oldu. Yıllar boyu sendikal mücadelenin içinde yer aldı. Bir gecede hem eşi hem kendisi ihraç edildi, OHAL’in ‘katmerli’ cezalandırmasını yaşıyor.

OHAL’li, KHK’lı yaşamın, hele işinden ihraç edilmenin binlerce kişinin hayatına yansıma şekli oldukça ağır. Her bir gecede ikisi birden işlerinden edildiler. Eylem, öğretmen olmaya giden sürecini, hangi yollardan geçerek öğretmen olduğunu, öğretmenlik deneyimini ve ihraç edilme sürecini dosyamız için yazdı.

PÜLÜMÜR’DEN KAYSERİ’YE UZANAN EĞİTİM HAYATI;
TACİZ VE YOKSULLUĞA RAĞMEN OKUMAYA DEVAM
Liseyi Pülümür Gazi Lisesinde okudum. Daha sonra ilk olarak Kayseri’de Sağlık Meslek Yüksekokulunda okudum. İki yol ama zorlu… Şöyle bir düşünüyorum da 18 yıl geçti. Aslında 18 yıl öncesi şimdiye doğru adım adım yürümüş. Dersim’in küçük bir ilçesinden Kayseri’ye doğru uzanan yaşamda hiç karşılaşmadığım şeyleri şaşkınlıkla yaşamaya başladım. Birçok şey yaşadım ama unutamadığım bir olayı özellikle anlatmak isterim. Yurttan çıkıp okula gidecektim. Yolun karşısına geçtim ve otobüs beklemeye başladım. Sıfır kollu bir tişört giymiştim. Bisikletli bir erkek (!) geçti önümden ve bana “o açık kollarını sana cehennemde yedirecekler” dedi. Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşmıştım. Öylece geçip gitti önümden ve ben hiçbir şey diyemedim. Sadece kollarıma baktım. Hâlâ kendini insan sanan o ahlak bekçisine bir şey söyleyememiş olmanın pişmanlığını yaşıyorum. Henüz 18 yaşıma girmemiştim ama o günden sonra fazlasıyla karşılaşacaktım bu tip(siz)lerle.
Sağlık alanında çalışmak zor gelecek, anladım ve tekrar sınava girmeye karar verdim. Ailem beni binbir zorlukla Ankara’da dershaneye yolladı. Orada bir yurtta kaldım. Sonrasında Erzincan Eğitim Fakültesi Türkçe öğretmenliğini kazandım. Babam hep öğretmen olmamı istiyordu ve istediği olmuştu. Bir süre yurtta kaldıktan sonra 5 kız eve çıktık. Yaşadıklarımızın hangi birini anlatayım ki. Parasız kalmalarımızı mı dersiniz, evimizin pencerelerinden gizli gizli izlenmelerimizi mi, bir başka evimizin camlarına kapılarına taş atıp kaçmaları mı… Ama biz okuyorduk işte, 5 kız, ailelerinin umudu, kimseye minnet etmeyecek, kendi ayaklarının üstünde duracak asi, azimli, sevecen, yürekli ve beyinleri aydınlık 5 kız… 4 yıl boyunca her türlü zorluğu yaşamış, emekleriyle üniversiteyi kazanmış (soru çalmamış) 5 kızın. Yaşadıklarımız anlatmakla bitmez. Mezun olduktan sonra yine sınava girerek öğretmen olduk ya, kendi emeğimizle yine, onun bunun verdiği sorularla değil, torpille değil.
İlk atamam Dersim’in Hozat ilçesine oldu. İki yıl burada kaldım. Öğretmenliğimin en anlamlı iki yılı. Bana öğretmenliği öğreten ve dolu dolu yaşatan YİBO öğrencileri oldu. Hepsini tek tek öpüyorum, şimdi birçoğu meslek sahibi. 13 yıl geçti. Öğretmenliğim her yılı dolu dolu geçti. Her öğrencim ayrı ayrı benim için çok özel oldu. Hâlâ da öyleler. Onlar benim öğrencilerim.

SENDİKAL EYLEMLER GEREKÇESİYLE İŞTEN ATILDILAR
Eğitim Sen üyesiyim. Şu an da Dersim Şubesi kadın sekreteri görevini sürdürüyorum. Stajyerliğim kalkar kalkmaz sendikaya üye olmuştum. Elimden geldiğince sendikal çalışmaların içerisinde yer aldım, özellikle de kadın çalışmalarının. Hoş, şu anda hepsi suç (!) olarak gösteriliyor ki ihraç edildim. Kadın tacizlerine, tecavüzlerine, şiddete karşı durduğum içindir ki rahatsız oldular ve emeğimle, alın terimle elde ettiğim mesleğime son verdiler. 8 Martlardan 1 Mayıslardan rahatsız oldular ki ihraç edildim.
15 Temmuz gecesi yaşananların dönüp dolaşıp bizi bulacağını hiç düşünmedim. Darbenin bu ülkeye verdiği zararları bilen biri olarak darbelere hep karşı oldum.
Toplu halde işten çıkarmalar başladığında tabii ki endişelenmeye başladık. Hukuksuz bir şekilde, savunma hakkı bile verilmeden, herkes bir anda açlığa mahkum edildi. Bir anda eylülün başında Dersim’deki neredeyse tüm öğretmenler ve eğitim emekçileri açığa alındı. 29 Aralık grevi bahane edildi. Barışa hasret kalmış bu topraklara barış gelsin dediğimiz için… Bu kelimeden bu kadar korktuklarını ve saçma sapan yerlere çekeceklerini aklımızın ucundan bile geçirmedik.
Bu süre içerisinde uzun süre oturma eylemleri yaptık. Güzel ve güçlü eylemlerdi. Sonra 85 kişi hariç geriye kalan arkadaşlarımızı göreve iade ettiler. Sonrasında 50 kişi ihraç edildik. Bu elli kişinin içinde ben ve eşim de vardık. İlk öğrendiğimizde Pülümür’de ailemin yanındaydık. Ne hissettim? Karmakarışık… Şaşkınlık, üzüntü, öfke, çaresizlik, umutsuzluk… Bir insanın ömrü boyunca yaşayacağı olumsuz duyguları ben bir günde yaşadım. Bir süre de bu duygular sürdü. İyi ki o gün ailemin yanındaymışım. Onların bana verdiği gücü unutamam. İlk günden beri hep yanımda durdular. Ömrünü bize adamış olan annem ve babam süreci atlatmamda başrol oynadılar. Dostlarımız hep yanımızda oldu. İş arkadaşlarım sürecin başında hiç yalnız bırakmadılar, sonra azalmaya başlıyor tabii.
İhraç edilmem beraberinde yeni bir yaşamı getirdi. Ekonomik kaygılar, stres, huzursuzluk bir anda odak noktaya yerleşti. Sendikamız maddi anlamda destek olmaya başladı. Hayatını öğretmenlik yaparak kazanan bizler için bir anda işsiz kalmak çok zor oldu elbette. Sendikamızın desteği bizi rahatlattı ama yetmeyecekti elbette. Eşim inşaatta çalışmaya başladı. Hiç yapmadığı bir işi yapmaya başlamıştı. Bir anda her şey değişti. Bizi açlığa mahkum edenlere inat biz ayakta durduk.

OĞLUMUN DİLEĞİ OKULUMUZA DÖNMEMİZ
Bir oğlum var 5 yaşında. Okulumuza gitmediğimizi anlattık. “Sizi kim kovdu, müdür mü attı?” diye soruyor. Öyle küçük ki, daha çok şey söylüyor ama onun yaşadıklarını açık açık yazmak istemiyorum. Ama benim 5 yaşında büyük yürekli bir oğlum var. Bir sözünü paylaşmak isterim. Bizim buralarda bir bitki var adını hatırlayamadım. Üflüyorsunuz ve dağılıyor. Küçüklüğümde ben de çok yapardım. Oğlumla dolaşıyoruz, bu bitkileri gördü ve kopardı. “Anne dilek tutacağım” dedi ve üfledi. “Ne diledin oğlum?” diye sorduğumda, “Senin ve babamın okula geri dönmesini” dedi. Hoş, babasının inşaatta çalışmasına çok da karşı olmayan oğlumun aslında babası için de fazlasıyla kaygılandığını fark ettim. Oğlum 3 yaşından beri kamyon, kepçe meraklısı. İnşaat işçilerini izlerdi. “Artık benim babam da ev yapıyor, inşaatçı ha” diyor, diyor ama içinde farklı şeyler yaşıyor. Benim de öğrencilerimin evine gitmemi istemiyor, okula gitmeliymişim.
Bir an önce bu adaletsizliğin ortadan kalkması gerekiyor. Sürecin uzun süreceğini tahmin ediyorum. Bu nedenle geleceğe yönelik planlar yapmamız gerekiyor. Bunu yapmak için de kuşkusuz paraya ihtiyaç var. Bizim herhangi bir işyeri açacak gücümüz yok. Şu anda geçici olarak çalışıp yolumuza kaldığımız yerden devam etmeye çalışıyoruz. Ayrıca Eğitim Sen Dersim Şubesi Kadın Sekreteri olarak görevimi yürütüyorum halen. Biz yanlış olan hiçbir şey yapmadık. İlla ki bir suçlu bulmaya çalışılıyorsa o biz değiliz. Herkes dönüp kendine bir bakmalı. Elbette kazanacağız, elbette bizim olan yerlere geri döneceğiz. Bizler, al açıp yalvarmadık yalvarmayacağız. Hakkımız olanı eninde sonunda alacağız. Hukukun ve adaletin bittiği ülkemize hukuku ve adalet, biz getireceğiz. Çocuklarımız hak ettikleri şekilde hak ettikleri yerlerde yaşayacaklar. Oğlum ve tüm çocuklar güzel günlere uyanacaklar.
Bana ne iş yapıyorsun diye soranlara “öğretmenim” diyorum. Birileri lütfedip vermedi ki bana bu mesleği. Adım adım çabalayarak ilerledim ve öğretmen oldum. Aslında hiçbir hükmü ve yasal dayanağı olmayan KHK’larla bizi mesleklerimizden attıklarını düşünüp dursunlar. Ben öğretmendim, öğretmenim ve öğretmen olmaya devam edeceğim.
DÜN: Öğretmendik, şimdi kapana kısılmış gibi hissediyoruz
BİTTİ.

İlgili haberler
Kayyum işinden etti, kocası canından etmekle tehdi...

Batman Belediyesinde sosyologdu. Şiddet gördüğü kocasından ayrı bir yaşam kurmaya çalışıyordu. Kayyu...

OHAL’de ihraç edilen kadınlar işte bunları yaşıyor...

Yıllarca emek verdikleri meslekleri ellerinden alındı, geçim derdi büyüdü, aile baskısı arttı, çocuk...

OHAL kadınlara karşı açılan bir savaş!

KHK ile kapatılan Van Kadın Derneğinin (VAKAD) kurucularından Zozan Özgökçe, OHAL’in 1. yılında kapa...