
Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikalarının temsil ettiği 200 bine yakın metal işçisinin ücret ve sosyal hak ödemelerine yapılacak zam oranlarının belirleneceği MESS grup toplu iş sözleşmesi (TİS) süreci devam ediyor. Sözleşmeler sürecinde en çok konuşulan konu doğal olarak zam ve ekonomik düzenlemeler olsa da işçilerin, özellikle işçi kadınların temel haklarını ve dolayısıyla hayatını ciddi derece etkileyecek talepler pek gündem olmuyor. İşçi kadınların talepleri, sözleşme taslaklarında görünmez kılınıyor. İşçi kadınlar, işçi eşleri ve Birleşik Metal-İş Sendikası Kadın komisyonu Koordinatörü Nuran Gülenç ile konuştuk.
İlk metal işçisi kadınların sorunlarını sormakla başlıyoruz sohbetimize Nuran Gülenç ile. “Metal sektörünün örgütlü olduğu iş yerlerinde kadın sayısının son 9-10 senelik süreçte arttığını söylemek mümkün. Kadınların sayısı metal sektöründe eskiye göre giderek artıyor ama bu, metal sektörünün erkek egemen görüntüsünün değiştiği anlamına gelmiyor.” diyen Gülenç, “Ekonomik sıkışmışlık herkesin artık bildiği bir mesele onun yanı sıra kadınların en çok karşılaştığı sıkıntılar, çözmeye çalıştığımız konuların başında işçi sağlığı ve iş güvenliği geliyor. Çünkü kadınlar bu alanlara girerken, iş yerleri onlara göre tasarlanmıyor; kadınlara göre iş yerlerini dizayn edelim, onların fiziki koşullarına göre dönüşümleri sağlayalım ve ondan sonra kadınlar buraya girsin gibi bir durum söz konusu değil” diye vurguluyor.
Fabrikalarda şiddet ve taciz vakalarına dikkat çeken Gülenç, “Burası erkek egemen bir alan ve baskı yoğun olduğu için kadınların sesinin çıkmasının ya da kendilerini ifade etmesinin zor olduğunu görmek ve bilmek lazım. Bu nedenle sendikamız, özellikle Kadın Komisyonu üzerinden kadınların örgütlenmesini sağlayan bir yapı oluşturmayı hedefledi ki bu eşitsizliklerin ve uğrayacakları ayrımcılıkların ortadan kalkması için mücadele edelim. Elbette bu alanda kreşlerin olmaması veya kadınların üzerindeki toplumsal cinsiyet rollerinin yükünün ağırlaşması da önemli bir yerde duruyor. Kadınlar bu yüklerle çalışmaya başlıyorlar ve bu durum her sektörde böyle; sadece metal sektörüne özgü değil” diyor.
‘Devlet kreş talebi için kalıcı çözüm üretmiyor’
Geçtiğimiz günlerde Birleşik Metal-İş, iktidarın “komşu anne” projesine tepki göstererek bir açıklama yayımlamıştı. Açıklamada, “Kreş temel haktır, çocuk bakımı geçici projelerle geçiştirilemez, nitelikli ve ücretsiz kamusal kreşler yaygınlaştırılmalı” vurgusu dikkat çekiyordu.
Bu açıklama üzerinden Gülenç’e kreş talebini metal işçisi kadınlar açısından biraz daha detaylandırmasını istiyoruz.
“Bunlar kalıcı çözümler değil.” diyerek başlıyor sözlerine. “Özellikle bu proje mantığı, hükümetin uzun zamandır kadın meselelerine kendince bir ‘projelendirme’ üzerinden baktığını gösteriyor. Bunlar geçici çözümler ve bir işe yaramadığını biliyoruz. Daha önce ‘büyük anne projesi’ ile karşı karşıyaydık, şimdi de ‘komşu anne’ gibi isimlerle gündeme getiriyorlar. Bu gibi uygulamaları kısmi pilot projeler olarak sunuyorlar. Hükümetin elinde bir para var, bu parayla belli alanlarda bir şeyler yapmayı deniyorlar ve o para bitince bu iş de bitiyor. Bu, çalışan kadınlar için bir çözüm değil” diye ekliyor Gülenç.
“Tarihsel deneyimlerimiz, kadınların bakım yükünü üzerinden alabilmek için 24 saat açık, nitelikli ve erişilebilir kreşlerin yaygınlaşması gerektiğini gösteriyor” diyen Gülenç organize sanayi bölgeleri gibi büyük alanlarda işverenlerin açtığı kreşlerin olmasının hayati olduğunu vurguluyor.
“Ebeveynlerin çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabilmesi için 24 saat açık gündüz bakımevleri kurulmalı. ‘Komşu anne’ dediğiniz kişinin hasta olması durumunda çocuk yine ortada kalacaktır. Bu uygulamaların hiçbiri kurumsal değil; geçici, işverenlerin ve devletin sorumluluğunu üzerinden alan, kendilerince icat ettikleri uygulamalardır” diye sözlerine devam eden Gülenç, bugün ekonomik gücü yetenlerin özel kreş veya bakıcı tutmak üzere bir çabada olduğunu ancak tüm bu süreci organize etmenin yükünün yine kadınlarda olduğunu belirtiyor.
Proje mantığıyla devlet sorumluluklarını üstünden atıyor
Gülenç, kreş talebinin sadece kadınların değil tüm işçilerin talebi olması gerektiğini şu sözlerle vurguluyor: “Olması gereken, bakım hizmetlerinin kamusal bir hizmet olarak sunulmasıdır. Ancak biz tam tersi uygulamalar görüyoruz. Bu proje tarzı geçici çözümlerle devlet, var olan kreşleri bile kapatarak bu sorumluluktan tamamen uzaklaşıyor. Bu durum, işverenleri de sorumluluktan kurtarıyor. Onlar da kendilerinin hiçbir sorumluluk hissetmeden, bu sorunu sadece kadınların sorunuymuş gibi görmelerine neden olan bir politikayı bilinçli bir şekilde uyguluyorlar. O yüzden de kreş talebi için mücadele etmek sadece kadınların mücadelesi olmamalıdır.”
‘MESS süreci birçok açıdan belirleyici olacak’
Gülenç’e bu sorunları da gözeterek ilerleyen MESS sürecini, kadınların taleplerinin taslakta yer alıp almadığını, ve Birleşik Metal-İş’in bu süreçte nasıl bir yol izlediğini soruyoruz.
MESS ile yapılan sözleşmenin Türkiye’nin en büyük ve en önemli sözleşmesi olduğunu başta vurgulayan Gülenç, MESS’in Türkiye’deki çalışma hayatını ve diğer sektörleri de etkileyen dinamiklerden biri olduğunu da hatırlattı. Gülenç sözlerine şu şekilde devam etti: “Ülke, sendikalaşmanın çok düşük olduğu zorlu bir dönemden geçiyor. Mevcut ekonomik sıkışmışlığı hepimiz, özellikle de işçiler ve kadınlar daha derinden hissediyor. Bunun yanında hükümetin uyguladığı ciddi bir baskı politikası da var. Kamuda toplu sözleşme süreçleri de gösterdi ki mevcut iktidar, sermaye ile birlikte böyle yoksulluk ve baskı sürecini bize dayatmaya devam etmek istiyor. Hissettiklerimizle bize gösterilen tablo birbirinden çok farklı.”
“MESS sürecinde en büyük sendika Türk Metal Sendikasıdır” diyen Gülenç, Türk Metal’in açıkladıkları sözleşme taslağının işçi sınıfının kabul edebileceği bir taslak olmadığını vurgulayarak sözlerine şöyle devam ediyor: “Birleşik Metal-İş’in de dahil olduğu kritik bir sözleşme sürecindeyiz. Sözleşmenin muhatabı olan sendikaların masada nasıl bir mücadele yürüteceğini hep birlikte göreceğiz. Geçmişte Birleşik Metal-İş’in varlığının, MESS sözleşmelerinin kaderini değiştirdiğini biliyoruz.”
“Türkiye’de demokrasinin ayaklar altına alındığı, hukukun rafa kaldırıldığı zorlu bir dönemdeyiz.” diyen Gülenç, böyle bir süreçte işçilerin hakları için MESS’in öneminin arttığını vurguluyor.
‘Kadın işçilerin taleplerini taslağımıza yazdık’
MESS sözleşmesi çerçevesinde bahsedilen 15 bin kadının büyük bir çoğunluğu Türk Metal’de örgütlü iş yerlerinde çalışıyor.
Gülenç, işçi kadınların taleplerini ve taslaklarına yansımasını şöyle anlatıyor: Kadın Komisyonumuzun bir toplu sözleşme politikası var ve bu politikayı her yıl güncelliyoruz. Bu dönemde de şube kadın komisyonları toplantısında belirlediğimiz çerçeveyi merkez TİS kurulunda dile getirdik ve taleplerimizi yönetim kuruluna ilettik.Yönetim kurulumuz da bu maddelerin olduğu gibi toplu sözleşme teklifine geçmesini istedi. Bu talepler arasında organize sanayi bölgelerine kreş açılması için MESS’in harekete geçmesi ve kreş olmayan durumlarda yardım yapılması gibi maddeler var. Ayrıca bu dönem ebeveyn izinleri de istedik. Şiddet ve tacizle ilgili de yoğun çalışmalar yürütüyoruz. MESS’e bağlı bütün iş yerlerinde, sendikayla birlikte ILO 190 sayılı Sözleşme’yi referans alan bir “iş yeri şiddet ve taciz politika belgesi” hazırlanmasını teklif edeceğiz.
Ayrıca ev içi şiddete maruz kalan kadın işçilerin, ihtiyaç duymaları halinde tıbbi randevuları veya yasal işlemleri için izinli sayılmalarını sağlayacak maddelerimiz olacak. Bununla birlikte, iş yerinde veya evde şiddet ve tacizle karşılaştıklarında olumsuz bir yaptırıma maruz kalmamalarını güvence altına alan ve aynı zamanda çalışma yaşamlarında kendilerine bazı kolaylıklar sağlanmasını hedefleyen maddeler de teklifimizde yer alacak. Bunlar gibi hayati talepleri MESS’e iletmeyi düşünüyoruz ve üzerindeki çalışmalarımız sürüyor.
‘Topyekûn bir mücadele şart’
Son olarak mücadele ve önümüzdeki süreci soruyoruz Gülenç’e. İşçi kadınların var oldukları sendikaları hareket geçirmesi ve bütünlüklü bir mücadelenin gerekliliğine vurgu yapan Gülenç, “Sendika bazında konuşursak, biz zaten uzun bir süredir kendi örgütümüzü dönüştürmek için mücadele veriyoruz ve bu konuda ciddi yol katettik. Ancak köklü bir yapıyla mücadele ediyoruz ve bu, bugünden yarına olacak bir şey değil. Bu yüzden mücadele etmek ve asla bırakmamak gerekiyor” diyor.
“Kadınlar şu anda çok ciddi bir kuşatılmışlıkla karşı karşıya” diyen Gülenç hükümetin saldırılarına karşı çok yönlü bir mücadeleye ihtiyaç olduğunu vurguluyor: “Hükümetin kadınların kazanılmış haklarına yönelik ciddi bir saldırısı söz konusu. Eğitim sisteminin geldiği nokta, gündem edilen yasal değişiklikler ve Diyanetin fetvaları tesadüf değil. Hükümet, kadınları kendi politikaları doğrultusunda dizayn etmek istiyor. Kadınlar bulundukları her yerde bu politikalara karşı kazanılmış haklarını korumak ve geliştirmek zorundadır. Sadece korumakla yetinmeyeceğiz, çünkü mevcut yapı da ciddi eşitsizliklerle dolu.
Bu saldırı çok yönlü; hem ekonomik hem de temel haklarımıza yönelik. Otoriterleştikçe baskılarını daha da artırıyorlar ve bu baskıların daha da artacağını biliyoruz. Bu nedenle bütün kadınlar, bulundukları her yerde (sendika, aile, çevre) bu mücadeleyi bir görev olarak üstlenmelidir. Yoksa bize yaşayacak bir hayat bırakmayacaklar.”
Ford’da işçi kadınlardan Türk Metal’e tepki
Kocaeli’de Türk Metal’in örgütlü olduğu Ford Fabrikasında konuştuğumuz kadın işçi, sendikanın öneri taslağının hayal kırıklığı yarattığını vurguluyor: “Kimse halinden mutlu değil. Çıkan taslaklardan da kimse memnun olmadı. Burada sendikacılarla tartıştığımızda işçiler, ‘Bu maaşlarla nasıl geçineceğiz?’ diyorlar. Bize kreş ve çocuk parası da veriliyor ama bu da düşük bir miktar. Gerçek kreş parasının yanından bile geçmediği için, o maaşla ve taslakta yazanlarla geçinmemizin imkanı yok.”
Kadınların hem çocuklarının hem de kendilerinin gelecekleri için endişeli olduklarını söyleyen kadın işçi, “Zaten vergisiz aldığımız maaş bu. ‘Biz vergisiz aldığımız maaş için mi sendikalıyız?’ diye sorgulayan işçiler var. Sendikadan istifa etmeyi düşünen arkadaşlar da var. Bizim fabrikanın neredeyse yüzde 80’i kadın. Sendikacılar taslağı anlatırken söze, ‘Çok fazla işçi atıldı ve durumlar kötü’ diyerek başlıyor. Lafa böyle girdikleri ve işçiler de bu durumu zaten bildikleri için eski işçiler bu yüzden bir adım geri duruyor. Ancak herkes taslağın yenilenmesini istiyor ve belki bir şeyler de yapmak istiyorlar. Ama o öfkeyi kanalize edecek bir eylem planı yok” diyor.
Beko çalışanlarının eşleri: Bu zam eğitim masraflarına bile yetmez
Ankara’da Beko işçilerinin aileleriyle bir araya gelen Derya, işçi eşleri kadınların özellikle çocukların eğitiminden endişelendiğini vurguladı. “Sendika ağzını yüzde 20 ile açtıysa altına imza atar. Bizim elimize geçen de çok daha azı olur. Misal şu an eşimin kağıtta yazan maaşına az diyemem. Ama bizim elimize geçmiyor ki hiç o para; vergi dilimi ile birkaç aya 3’te biri gidiyor, yıl sonuna neredeyse yarıya iniyoruz. İki çocuk okutuyoruz. Geçen yıldan farklı olarak bu yıl bir servis bir de dershane ödemesi çıktı. Dershane için abonman ve ekstra yemek için harçlığı da koy. Sendika bu taslağa imza attırsa dahi elimize geçecek para bir yılda bu yeni ödemeleri bile karşılamıyor.” İşçi kadınlar bu koşullara karşı işten atmaların yoğunluğundan dolayı eşlerinin tetikte beklediğini ve yıllarca emek verdikleri fabrikadan emekli olabilmek için işçilerin taleplerini dahi konuşamadıklarını ifade ediyor.
Fotoğraf: DHA- Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Kadınlara müjdenin işten çıkarma yüzü-2 | Sanayide...
Kadınlar sanayide teşviklerle işe alınıyor, teşvik bitince kapı önüne konuyor. Hak talep eden kadınl...
Yüzde iki zam dayatmasıyla ağır çalışma koşulları
‘MESS sürecinin nasıl sonuçlanacağının ve ağır yükler altında ezilecek olan biz işçiler için neler g...
Metal işçisi kadınlar: Büyükanne bitti, şimdi de ‘...
Birleşik Metal-İş, 'Komşu Anne' projesine tepki gösterdi: 'Kreş temel haktır, çocuk bakımı geçici pr...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.