Şiddet üzerine bir dertleşme: Gördüklerimiz ve göremediklerimiz
‘Şiddet nedir?’ diye soracak olursak, kişinin isteği dışında kendisine yönelen zora dayanan davranışlar, sözler, yaklaşımların hepsine şiddet diyebiliriz...

Geçtiğimiz pazartesi akşamı Şişli’de Sosyolog Birgül Avdan’ın katılımıyla bir grup kadın ve LGBTİ+ olarak şiddet algısını, şiddetin nasıl normalleştirildiğini tartıştık. Tartışmak değil de siz buna dertleşme de diyebilirsiniz.

Atölyeye katılanlar olarak mümkün mertebe şiddeti hayatımızdan çıkardığımızı düşünerek, bunu bilerek gelmiş olsak da kişisel ve toplumsal önyargılarla her an şiddetin mağduru ya da faili olduğumuzu örnekler üzerinden kavrayarak bu çalışmadan ayrıldık.

Özellikle ebeveynlerle olan ilişkilerimiz geçerli olan bir şiddet durumu var. Annelerimizin geçmişten, geleneklerden dolayı yüklendikleri sorumlulukla da alakalı olarak üstümüzde iddia ettikleri bir hakla hayatımıza müdahale etmeleri ve bundan sıyrılmak için çoğunlukla yalanlara başvurmamız söz konusu. Ancak bir süre sonra bu “yalanlar”da işe yaramıyor ve ilk yapılması gerekenler en sona bırakılıyor; anneler hayatımızdaki söz hakkının sınırlı olduğu, çocuklarını birey olarak kabul edip devam etmeleri gerektiği kaçınılmaz bir son oluyor. Bunu okuyan bir anne varsa umarım durup kendine şunu sorar: “Ben ne yapıyorum acaba?”

Bunu tabii ki çocuk bakımı ve yetiştirmenin annenin üstüne yıkılmasını unutmadan yapmak en sağlıklısı olur. Zira baba olarak hayatımızda yer alanların da sorumluluklarını “yardım etme” adı altında yerine getirdiğini, paylaşmadığını hatırlamak da birçok sorunun çözümünü düşünmekte kafa açar.

YAŞADIĞIMIZ HER TÜRLÜ ŞİDDETİ KONUŞMALIYIZ

Bir de genelde kendimizi şiddet uygulamayan insanlar olarak görüyor olsak da şiddetin ne derece normal hale geldiği, sözümüzde, fikrimizde dahi çok kolay ifade edebildiğimiz bir şey olduğu gerçeği var. Bulunduğumuz coğrafyayı düşününce ülkenin metropol bir şehrinde, gayet korunaklı hayatlarımızın içinde şiddeti konuşmamız, “naif bir hareket” olarak görünse de, fiziksel değilse şiddetin olmadığı, o yüzden kendimizi iyi hissetmemiz gerektiği yanılsaması oluşsa da yaşanan şiddeti tekrar tekrar dile getirmenin verdiği bir birikim de oluşmuyor değil.

Bunu yaşadığımız ilçedeki bir metro istasyonunda kendi bedenini raylara atarak hayatına son veren 22 yaşında genç bir kadının hikayesinde nereye parmak basacağımızı da düşündürmeli. Çok genç yaşta anne olması, sevgilisinin ailesinin karşı çıkmasından dolayı bunalıma girmesi, genç kadının ailesinin durumu, genç kadının kendisi ve en son da geriye kalan bir çocuğun olması. Bütün bunlar düşündürüyor...

İlgili haberler
Flört şiddeti nedir?

Kadınlar için korkutucu bir deneyim! Korkmayın... Ama flört şiddetinin şiddete açılan kapılarından b...

Şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz?

Şiddete uğrama ihtimaliniz varsa ya da şiddet dolu hayatınızı değiştirmek istersiniz ihtiyacınız ola...

Çağımızın şiddeti: Dijital şiddet

Teknolojik araçlar kadını küçük düşürmek, cezalandırmak, denetlemek için kullanılıyorsa bu dijital ş...

GÜNÜN SORUSU: Kadına yönelik şiddeti kadınlar anla...

Ankara’da kadınlara sorduk: Kadına yönelik şiddet neden var, suçlular cezalandırılıyor mu, şiddet ka...

GÜNÜN BİLGİSİ: Şiddet döngüsü nedir?

Kadına yönelik şiddet tüm dünyada en yaygın insan hakkı ihlallerinden biri ve buna karşın kadınlar y...

GÜNÜN SORUSU: Kadına yönelik şiddetin nedenleri ne...

‘Kadına yönelik şiddet nedir’ diye sorulsa birçok tanım sayabiliriz. Peki ya şiddetin, kaynağı neden...