Film atölyesinde kadınlar, önce kendilerini sonra çevrelerini değiştiriyorlar
İzmir’de ‘Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor’ Atölyesine katılan kadınlar 17 film üretti. Kadınlar atölyeyle birlikte bir yandan senaryo yazma tekniklerini, bir yandan kamera tekniklerini öğrendi.

İlk olarak yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit tarafından İstanbul’da kurulan ve halen İzmir’de Büyükşehir Belediyesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren “Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor” Atölyesine bugüne kadar 100 dolayında kadın katıldı, 17 film üretildi. 2018 yılında Seferihisar’da çalışmalarına başlayan atölye, Konak, Kadifekale, Aliağa, Menderes ve Örnekköy’de mahallelerdeki kadınların katılımı ile gerçekleştirildi.

Haftada iki gün, teorik ve uygulamalı derslerin koordineli olarak yürütüldüğü atölyede, bir yandan senaryo yazma teknikleri, bir yandan kamera teknikleri gösterilirken bir yandan da dünya sinemasından örnekler izlenerek üzerine sohbetler gerçekleştiriliyor. Kurmaca film ve belgesel ayağı olan atölye 6 ay sürüyor.

Atölyelerin ürünlerinden olan ve geçtiğimiz hafta galası yapılan, “Hiç Kimsesiz” ve “Babaannemin Ezgisi” filmlerini yöneten, oynayan kadınlar ve atölye yürütücüleri ile atölyenin hayatlarına nasıl dokunduğunu konuştuk.

‘FİLMLERİMİZ KADINLARIN EŞİTLİK MÜCADELESİNİ GÜÇLENDİRİYOR’

Büyükşehir Belediyesinde şoför olarak çalışan ve atölye ekibini araçla taşıyan eşinin yönlendirmesi ile atölyeye katılan Hatice Artış ilk olarak Babaannemin Ezgisi filminde yönetmen yardımcılığı yapmış. Hiç Kimsesiz filmine ise oyuncu olarak katılmış. “Teknik ekibe dahil olacağımı düşünürken oyuncu oldum. Öncesinde hiç deneyimim yoktu” diye anlatıyor süreci.

İlkokul mezunu Artış, ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitirmiş. “Bir şeyler üretmeyi hep istemiştim. Ama şartlar elvermiyordu. Ev hanımısınız, annesiniz, iki çocuğunuz var. Onların eğitimi, okulu ile ilgileniyorsunuz. Atölye ile birlikte kolektif çalışma ve dayanışmanın, sinerjinin güzel şeyler ortaya çıkarma gücünü fark ettim” diyen Artış, kadın haklarına daha fazla eğilmeye başladığını anlatıyor. “Kadının toplumdaki yeri çocuk doğurmak, evde kalmak, eşine, eşinin ailesine hizmet etmek, hasta, engelli bakmak olmamalı. Haklarımız var, sosyolojik olarak da ekonomik olarak da ihtiyaçlarımız var. Bunları başta kendimiz istemeli ve savunmalıyız. Filmlerimizle buna destek olduğumuzu düşünüyorum” diyor.

Atölyenin yetiştirdiği bir başka sinemacı da Babaannemin Ezgisi’nin Yönetmeni Ezgi Öncel. 2002 doğumlu, sivil hava ulaştırma işletmeciliği mezunu Öncel, okul bittikten sonra tüm yaz herhangi bir sanat dalına ilişkin kurs arayışına girmiş. Büyükşehir bünyesindeki Anahtar Kadın Çalışmaları Hizmet Merkezini keşfeden Öncel, “Bir şeyleri kompozisyon ya da deneme şeklinde yazabildiğimde bunu neden senaryolaştırıp filme çekmeyeyim diye düşündüm. Daha sonra hiç senaryo yazmama da gerek kalmadan babaannemin hikayesini anlattığımda yönetmenimiz ve oradaki kurs arkadaşlarımızın dikkatini çekmesi ile biz hemen apar topar uygulamalı derslere bile başlamadan çekim sürecine başladık. Afyon’a gittik sonra İzmir’de birkaç ilçedeki çekimlerden sonra tamamladık. Kurgu süreci biraz zordu ama eğlenceli ve güzel geçti” diyor.

Ezgi, “Ya Beni de Götür Ya Sen de Gitme”yi ilk olarak babaannesinin ağıt olarak söylediğini belirterek, Babaannesi unutulmasın, insanlar tarafından bilinsin istemiş. Sadece TRT varmış o zamanlar. Kendinden bahsetmeden buraya göndermiş, anonim olmuş ezgi. Sonra biraz da pişman olmuş. “İnternetten bu türkünün hikayesini araştırdığımda çok farklı bir olayla karşılaşınca doğrusunun bilinmesi gerektiğini düşündüm. Tüm ailede biliniyor akrabalar tarafından da” diyor.

Atölyede umduğundan fazlasını bulduğunu dile getiren Ezgi Öncel, “Ekibin desteği olmadan insan yalnız başına bir şey yapamıyor. Atölyeden sonra sinema bölümünde okumaya karar verdim. Daha önce havaalanı dışında bir yerde çalışacağımı düşünmemiştim” diyor. Ezgi’nin babaannesi de atölyenin kursiyerlerinden.

KADINLARIN DÖNÜŞÜMÜNÜ GÖRMEK ÇOK DEĞERLİ

Atölyede kurgu ve görüntü yönetmeliği üzerine dersler veren Tuğçe Soytürk, 18 Mart Üniversitesinde fotoğraf okuduktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema Bölümüne geçmiş. Çanakkale’de iken kadın çalışmalarına katılan Soytürk, Kibar Hocaların bir setine katıldıktan sonra irtibatı koparmamış. “Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor Atölyesi inandığım ideolojiye çok yakın bir atölye idi. Kadınların dönüşümünü görmek, onlara bir şeyler katmak çok değerli” diyor.

Akademiden gelen birisi olarak atölyedeki çalışma ile akademiyi karşılaştıran Soytürk, “Akademi biraz daha mesafenin olduğu bir yer. Burada filmin yönetmeni ile birlikte çalışıyorum. Birebir eğitime dönüşüyor, dünyada bir ilk aslında. Akademinin en büyük sıkıntılarından birisi çok fazla öğrenci olması. 150 kişinin kameraya dokunması, film çekmesi, uygulamalı ders alması imkansız ve tamamen bireysel çabaya dönüşüyor bir süre sonra” diyor.


‘SİNEMADAN ARTIK KOPAMAM’

Aslen Antakyalı olan ve mimarlık mezunu olan Nilüfer Yücel, belediyeden emekli olduktan sonra seramik ile başlamış sanatla ilgilenmeye. Hiç Kimsesiz’in yönetmenliğini yapan Yücel, “Babamın Antakya’da tanık olduğu, kimsesiz, sokaklarda yaşayan bir kadının hayatı üzerinden aslında toplumun kadına bakışını anlatıyor film” diyor. Urla’da kurdukları bir sanat inisiyatifinin olduğunu ve mübadele ile ilgili bir proje hazırladıklarını anlatan Yücel, sinemadan artık kopmasının mümkün olmadığını söylüyor.

‘ANNEM FİLM ÇEKECEK’
Kadınların atölyeye devam etmesinden diğer aile bireyleri de olumlu etkileniyor. Onlar da üretime dahil oluyor. Hatice Artış’ın eşi de oyuncu olarak katılıyor, Ezgi Öncel’in babaannesi de kursiyer olarak katılıyor. Nilüfer Yücel’in oğlu çektiği filmin drone çekimlerini yapıyor. Artış’ın kızının okulunda öğretmen soruyor “Anne babanız ne iş yapıyor” diye. “Benim annem yönetmen” diyor. “Bu benim için çok güzel bir cevap oldu. Annem çalışmıyor, ya da ev hanımı demiyorum, benim annem yönetmen oldu çünkü film çekiyor” diye anlatıyor yaşadığı mutluluğu.
Bir başka anı da yönettiği filmde kendi çocuklarının oynamasını isteyen Kadifekale’deki bir kursiyer kadın ile ilgili. Okuldan izin alması gerekiyor çocukların. Öğretmen izin gerekçesi olarak “Annem film çekecek” sözüne inanmıyor ve izin vermiyor önce. Kadın gidip “Bakın biz gerçekten film çekeceğiz” diyerek anlatıyor durumu. Ondan sonra ikna oluyor öğretmen. Kadınların nasıl evden çıkıp nasıl çaba sarf ettiklerinin göstergesi oluyor bu olay da.


NAKIŞ İŞÇİSİ KADINLARDAN ÖDÜLLÜ BELGESEL
Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor Atölyesi, Büyükşehir bünyesinde de olsa çeşitli imkansızlıklarla çalışmalarını sürdürerek çok sayıda kadına dokunup yaşamlarını değiştirmeye devam ediyor. Gece-gündüz demeden yapılan çalışmalar, verilen emeklerle bir bir ortaya çıkan film ve belgeseller ulusal ve uluslararası festivallere gidiyor, bazıları ödülle dönüyor. Bunlardan birisi de Seferihisar’da belediyenin nakış atölyesine devam ederken sinema ile tanışan Nejla Deveci İmancı ile Kibar Dağlayan Yiğit’in yönetmenliğini yaptığı “Arşipel Kadınları” filmi. Bu film, Avrupa’da yılın en iyi belgeseli ödülünü aldı. Sanatla değişen, dönüşen kadınlar, değiştirmeye, dönüştürmeye devam ediyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Bir kitap: Fransız Devriminde Kadınlar

Kamusal alanı kullanma, kadının sosyal, siyasal ve kültürel alanda da var olma mücadelesi kadın önde...

Döngüler ve Boşluklar

‘Rindê’yi ayakta tutan bu güç Delal’in tıpkı babası gibi bir adam bulup evlenmeye karar vermesiyle y...

Müzik tarihimizin ilk kadın efsanesi: Denizkızı Ef...

Kitap Eftalya’ya dair ilk kapsamlı biyografi araştırması olurken, döneme dair her yerde bulamayacağı...