İzmir’den bir hemşire, halka dönük topyekun iktidar saldırılarına dair yazdı: “Bütün mesele toplumun bam teline oynamak; en yüksek ses oradan çıkıyor çünkü.”

Her gün yeni bir gündem yükseliyor ve aynı hızla sönümleniyor sanki.

Boğaziçililer; #AşağıBakmayacağız derken, bugüne kadar Gezi’den sonra en çok umut vadeden eylemleri ördüler bence. Bu; sadece atanmış rektöre karşı durma olayı olarak değil; eğitim şeklinden tutun da öğrencilerin nasıl davranması gerektiği, nasıl yaşaması gerektiğine kadar müdahale eden bir yönetime karşı dik duruştur. Gençler “Karışma benim okuluma, karışma benim yaşamıma, karışma benim neye inandığıma” demişlerdir, bu noktadan bakmak gerek. Böyle olunca da iktidarın rahatsızlığını anlamak hiç zor olmasa gerek.

İstanbul Sözleşmesi üzerinden bu kadar politika yapılması nedendir dersek; bir ülkede kadın değişirse yaşam değişir, kadın mutluysa toplum da huzurludur. O halde gençlerden sonra en çok susturulması gereken kesim kadınlar olmalıdır! Ancak, #İstanbulSözleşmesiBizim diyen kadınları vazgeçirmek kolay olmayacaktır.

Bir de Gergerlioğlu’na yapılanlar var; eskiden “Bizden olmayan ve bizim gibi düşünmeyen yaşamasın” gibi bir düşüncem vardı, tabii gençken… Ama aslında öyle değilmiş. Yaşam, hayatın tüm renkleri ile güzelmiş. Hani bazen yaşadığınız toplumda sizin göremediğinizi gören, konuşamadığınızı konuşan, “Haksızlığa gelemiyorum, ama elimden de bir şey gelmiyor” diyen insanların bile tam da bu düşündüklerini yapan; söyleyemediğinizin dili ve yüzü olan, siyasi eğilimi ne olursa olsun, bu ülkenin yasaları çerçevesinde meşru her hakkını kullanan bir insana yapılmamalıydı bu hukuksuzluk.

HDP’yi, daha açık ifade edersek; Meclisteki 3. parti olan bir yasal partiyi kapatma girişimi ise demokrasinin sadece yönetenlerin demokrasisi olduğunu göstermekte. Tıpkı Gergerlioğlu’na yapılanlar gibi .

Aslında bütün mesele toplumun bam teline oynamak; en yüksek ses oradan çıkıyor çünkü.

Bam teli; vatan /millet /din… Kimsenin (yani yöneten kimselerin) ülkenin geleceğine dair endişesi yok; endişe gücü kaybetmek üzerine… Ve ilk gençlik yıllarım da çok okuduğum Necip Fazıl Kısakürek’ten alıntılarsak; “Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya” nidalarıyla yönetilmeye devam ediyoruz.

Nazım Hikmet’ten alıntılarla da mücadelemizi yükseltmeye çalışıyoruz. “Güneşli güzel günler göreceğiz” diyoruz, işimiz kolay değil biliyoruz; yapıcılar türkü söylüyorsa da, “yapı türkü söyler gibi yapılmıyor”…

İnanıyorum, biz kazanacağız.

Fotoğraf: DHA

İlgili haberler
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine A...

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanlığı Kararı ile çekilmesi, Avrupa'da ve ABD'de tepk...