Öğrenci kadınların ev ararken yaşadıkları sıkıntılar
Yüzüncü Yıl Üniversitesinde tez çalışmasının konusu olan ‘kadın öğrencilerin ev ararken yaşadığı sıkıntılar’ı paylaşan Ranya’nın yaşadıklarını kendiniz yaşamış gibi hissedeceksiniz.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde bir tez çalışması yapılıyordu. Bir arkadaşımın vasıtasıyla tez çalışmasına katılmış, soruları cevaplamayı kabul etmiştim. Sıra bana gelmişti. Gelen tüm sorular, yaşadığım tacizleri canlandırıp adeta tazeliyordu zihnimde.
“Bir kadın olarak ev ararken yaşadığın en büyük sıkıntı nedir?” sorusunun cevabını hatırlayıp kafamda sıralarken gülümsedim yarı güleç ağzımla. Ev sahipleri, emlakçılar, komşular, bakkal ve tüm mahallenin toplandığı kahve... Hepsi aklımda bir bir sıralanmıştı. Yarım güleç ağzım dağılırken şunu söyledim “Ha bu arada tacizciler ‘sıkıntı’ değildir(!)”

EVİ SEÇEN DEĞİL MAHALLELİ TARAFINDAN SEÇİLEN OLMAK
Tez çalışmasını yapan arkadaş “Eğer isterseniz biraz da bu tacizlerin üstünde durmak istiyorum, anlatır mısınız biraz?” dedi. Başladım anlatmaya:
Evi arayanın, yani seçenin ben olduğumu sanıyordum, fakat öyle değilmiş. Baştan aşağı süzülüp, ‘Nerelisin, öğrenci misin, derslerin nasıl, ailenin numarasını yaz, kiminle çıkacaksın?’ sorularından sonra emirle taciz arası cümleler gelmeye başladı; ‘Eve çok girip çıkan olmasın, umarım sevgilin filan yoktur.’
Erkek arkadaşlarıma eve gelmeden önce sessizce girmeleri gerektiğini söylemeliydim mesela, geldiklerinde ise tüm erkek ayakkabıları kapının önünden kaldırılmalıydı ve oldukça kısık bir ses kullanmaları için tembihlemeliydim onları. Olur da beraber evden çıkarsak girişteki bakkal görmemeliydi, ‘Ya aşağı inerken birden kapıyı açıp çöpünü çıkaran bir komşuya rastlarsak!’ Hele de mahalledeki kahve; herkesler oradaydı, belki de ev sahibi.
Tüm bunlar atlatıldıktan hemen sonra gelen o uzun yolun yolcusu yorgun rahatlığım... Kısa bir süre sonra yerini alan koca baş ağrım. Niye mi ? Çırpınıyorum, su yüzüne çıkıp bir nefes aldıktan sonra tekrar batıyorum. Tekrar, tekrar... Karaya vardığımda ise ağzım burnum çoktan dolmuş oluyor, ölü gibi serilmiş bedenim ise bir tarafta. Hah işte böyle bir baş ağrısı.

KAPININ ÖNÜNDEKİ BİR ÇİFT GÜÇ
“Anladım” dedi. Bilmem belki de anlamıştır. Elindeki kağıda uzun uzun baktı tam yutkunacakken aldığı bir yudum su ile birlikte yutkunluğunu saklamayı denedi. Devam etti, “Peki bu çerçevede trajikomik diyebileceğiniz bir olayı paylaşmak ister misin?”
“Ben evde yokken evimi kullanmak isteyen erkek arkadaşlarımı ailemden biri olarak tanıtmak, normalde kapı önünden dalgınlığımın bile izin vermediği erkek ayakkabılarını toplarken bir yandan kapı önüne ‘baba ayakkabısı’ süsü verecek ‘bir çift güç’ sergilemek. Trajikomik midir bilmiyorum, aslında bakarsanız sadece trajedi.

İlgili haberler
Aslında çok tanıdık bir taciz hikayesi!

Tacizin gündüzü, gecesi yok. Pijama da giysen, etek de giysen fark etmiyor tacizciler için. Bir de p...

İş arayan bir kadının taciz kıskacında üç haftası

Üniversiteden haziran ayı itibarı ile mezun oldum. İş arama sürecinin zor ve uzun bir yol olduğunu b...

Bir kadının çocuk istememe hakkı yok mu?

Gebelik şüphesi yaşayan ve gebelik istemeyen bir kadın aile hekimine giderse nasıl diyolaglar geçer...