Şiddeti yaşayan kadınlar anlatıyor
Yaşamları boyunca şiddet gören ve şiddeti hâlâ yaşamaya devam eden kadınlar anlatıyor: Böyle sürsün istemiyoruz.

Yaşamlarının dört bir yanını saran şiddete karşı artık "Yeter, bıktım" diyen ve çıkış yolu arayan kadınların kendi anlatımlarıyla hikayelerini paylaşıyoruz sizlerle. Anlatımlarda olumsuz bir tablo görebiliriz belki ama kadınların yaşadıkları şiddete karşı aynı zamanda sabırlarının da patlama noktasına geldiğini görüyoruz.

Ankara Mamak’ta yaşayan Nazife:

ŞİDDET DOLU YAŞAMDAN SIYRILAN NAZİFE’NİN YAŞAM MÜCADELESİ
Sivas’ta doğdum, yoksul bir aileydik. Babam vefat ettiğinde daha çok küçüktüm. Kardeşimin kırkı yeni çıkmıştı. Annem babamın ölümünden sonra amcamla evlendi ve bize bakmayı da bıraktı. Kız kardeşim yaşananların etkisiyle dilsiz oldu. Biraz yaşımız ilerledikten sonra ağabeyim bizi alıp Adana’ya götürdü. Amcalarım okumamızı istemediler ve okula göndermediler. Sonra ağabeyim yanında yaşamaya başladım. 14 yaşımda çalışmaya başladım. Bir ağabeyim bana fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Bu arada ben de diğer ağabeyimin yanına gittim. Bu dönemde bir evlilik geçirdim, 19 yaşındaydım. Eşim de fiziksel şiddet uygulamaya, hakaret etmeye başladı, aldatıldım. Bazen diyordum ki “ya o beni öldürecek ya da ben onu öldüreceğim.” Daha sonra hastalandı. Zaten yaşı benden çok büyüktü, 57 yaşındaydı. Ailem aracılığı ile evlendirilmiştim. Vefat etti. Tüm hastalığı boyunca yaşananlara rağmen aylarca hastanede ona baktım, öldükten sonra öğrendim ki, parası bana kalmasın diye ölmeden önce gizlice oğullarına devretmiş her şeyi. Beş kuruşsuz kalmıştım. Ablamın ağabeyimin kapısını çaldım ama olmadı. O dönem biriyle arkadaşlık ettim, evlendik. Ama ilk evliliğimden farklı olmadı. Şiddet, küfürler, hakaretler hiç bitmedi. Kafatasımda çatlaklar, yüzümde izler var hala. O adamdan ayrıldım, şimdi tek başıma ayakta kalmaya çalışıyorum.

Ne küçüklüğümü yaşadım ben, ne büyüklüğümü ne de gençliğimi. Hayat; bu hayat değil, böyle olmamalı. İnsan sevilmek, değer görmek istiyor. Şimdi ailemle görüşmüyorum, kapımı çalan yok.

İş yaşamında da sıkıntılar yaşanıyor. Birinden bir yardım ya da iş istediğinde senin bedeninden yararlanmak istiyor. Veya bir dışarı çıkayım, gezeyim diyorsun hemen yaftalıyorlar. O yüzden evden de pek çıkmak istemiyorum, her hareketime dikkat etmek zorunda hissediyorum.

Benim isteğim kadınlara saygı gösterilsin. İnsanlar zor durumda kalabilir, dara düşebilir. Karşısındaki yardım istediğinde, ondan nasıl faydalanırım diye düşünülmemeli. Kadınları ‘o kötü yolda’ diye yaftalıyorlar. Aslında kimse kötü yolda falan değil, o kötü yol dedikleri koşullara erkekler ve bu toplum sürüklüyor.
Geçim çok zor, eğitim görmedik, ben daha yeni okuma-yazmayı öğreniyorum. Kadınların mutlaka okuması lazım, çalışması lazım.

Şimdi 1200 liraya çalışıyorum mecburiyetten, borçlarımı ödemem gerekiyor. Ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyorum. Kimseye muhtaç değilim, olmak da istemiyorum. Sadece halimi hatrımı sorsunlar, “iyi misin?” diye sorsunlar istiyorum.



KUZEY IRAK’TAN TÜRKİYE’YE GELEN İKİ KIZ KARDEŞ ANLATIYOR...
16 yaşındaki kız kardeş:
Biz mecburen kaçtık buraya, insanlar evlerin altında kalıyordu, ölüyorlardı. Çıkmak istemezdik, evimizi bırakıp buraya gelmek istemezdik. Bazı insanlar bizi istemiyorlar, “niye geldiniz buraya?” diyorlar. Ama çok kötü durumdaydık ve mecbur kaldık. İlk geldiğimizde Türkçe de bilmiyorduk, yeni yeni öğreniyoruz, derdimizi anlatamıyorduk. Irak’tayken okula gidiyorduk ama şimdi okuyamıyoruz. Kimliğimiz olmadığı için okula almıyorlar, çok gitmek istedik. Okumayı çok isterdik. Okuma yazma öğrenmek için Tuzluçayır kadın derneğine gidiyoruz.

Biz Irak’tan gelirken üzerimizde olan kıyafetlerle çıktık yola. Hiçbir şeyimiz yok. Geçinmekte zorluk yaşıyoruz. Ev vermek istemiyorlar, kapıları yüzümüze kapatanlar oldu. Birkaç gün önce ev tutabildik ama kış geliyor, eşyamız, kıyafetimiz yok.

Burada hiç arkadaşımız da olmadı, zaten evden pek çıkmıyoruz, sadece okuma yazma öğrenmek için derneğe gelip gidiyoruz.
Annemiz biz Kuzey Irak’tayken öldü, zaten onun ölümünden sonra çıktık yola. Önce Suriye’ye gittik ama orası çok daha kötüydü, duramadık orada. Bizle birlikte çok aile vardı yolda. Biz yaşamadık ama bir çoğu yollarda kötü şeyler yaşadılar, ölenler oldu.



14 yaşındaki kız kardeş
Biz Irak’ta evde otururken bir anda uçak gelip evleri vuruyordu. Evlerin içindeki insanlar ölüyorlardı. Bu yüzden kaçtık biz de, ama yollarda da bir sürü insan öldü. Bu yüzden geldik buraya, burada da hastaneye gidiyoruz, okula gidiyoruz kimlik istiyorlar, kimliğimiz yok. O yüzden okuma yazma öğrenmek için kadın derneğine gidiyoruz. Evden çok fazla çıkmıyoruz, evin içinde bir aradayken daha rahat oluyoruz.
Burada hiç arkadaşım yok, Irak’ta arkadaşlarım vardı, çoğu öldü. Savaş yüzünden yaşandı hepsi.



AYAKLARIMIZIN ÜZERİNDE DURABİLMELİYİZ
38 yaşındaki Aynur:
Evlendiğimde çok küçüktüm, 13 yaşımda evlendim. Çocukluğumu hiç yaşayamadım. Şimdi iki çocuğum var. Eşimden de kayınvalidemden de çok çektim. Eşim benden 10 yaş büyüktü, önceleri ailesi de istemedi beni. Şiddet görüyordum, öyle geçti günlerim.
Şimdi böyle değil, geçti; ama tabii geçen de benden geçti. Yıpranan, ezilen ben oldum.

O kadar şiddetten sonra artık psikolojim bozulmuştu, bir sene boyunca yattım, antidepresanlar kullandım. O dönem aklıma hep kötü şeyler geliyordu, korkuyordum, evi terk etmek istiyordum. Çok bunalmıştım çünkü evde huzur yoktu. Ama çocuklarım vardı, onları bırakıp gidemiyordum. 14 yaşımda ilk çocuğumu 15 yaşımda ikinci çocuğumu doğurmuştum. Yaşım küçüktü ama ben onları büyütmek zorundaydım.

Ailemde yanımda olup sahip çıkmadı. Evinde dur, idare et dediler. Ben de mecbur orada kalmak zorunda kaldım, gittin bir kere, çekeceksin. Çocuklarım büyüyünce artık dayak kesildi ama ben yıprandım, olan oldu. Çocuklarım 23-24 yaşlarına geldiler. Şimdi kızım öğretmen, o okudu, kendini kurtardı, neyin ne olduğunu biliyor. Benim gibi olmayacak. Onlar için mecbur çektik bunları, ben onları bırakıp gidemedim, yapamazdım. Onlarla birlikte büyüdüm, arkadaş olduk.
Kadına yönelik şiddete kesinlikle karşıyım, kız çocuklarının mutlaka okuması gerekiyor, ayaklarımızın üzerinde durabilmeliyiz.
Eziliyoruz, hâlâ kendini kurtaramayan, büyük acılar çeken kadınlar var. Şiddet kabul edilebilir bir şey değil. Döven de zaten aciz olandır bence.



26 yaşındaki M. ise yaşadığı şiddeti, baskıyı böyle anlattı: 
BELKİ BİR ŞEYLER DEĞİŞİR?
Ailemden çok çektiğim için 18 yaşımda erkenden evlendim. Aile içinde beni çok aşağıladılar, çok şiddet gördüm. Hiç sahip çıkmadılar, o yüzden dedim ki evleneyim belki hayatımda bana destek olan biri olur. Ama öyle olmadı. Hamileyken de dahil evliliğim boyunca şiddet gördüm. Geçen günlerde yine çocuk ağlıyordu, susturamadım. “Baban uyuyor” falan dedim ama çocuk işte. Sonra kalktı, çocuğumu savundum diye hiddetlendi. Çocuğa vurmasın diye odaya saklandım ama sonra bana şiddet uyguladı. Kapı önüne koydu beni, çok zoruma gitti. Gidecek bir yerim olsa başımı alıp gidecektim, kaybolacaktım,  ama gidemiyorum. Hep şiddet, en ufak şeyden dayak yiyorum.

Ailesi ile birlikte yaşıyoruz. Ayrı eve çıkmak istediğim için, kayınbabam hakaretler etti. Başka evde tek başıma olursam kim bilir neler yaparmışım. Öyle kötü sözler işittim. İlk çocuğumdan sonra ayrılacaktım ama gidecek yerim yoktu. Sonra ikinci çocuğuma hamile kaldım.
Yüzümdeki darp izlerinin fotoğraflarını çektim önceden ama bana hiç kimse inanmaz diyorum hep. Bugüne kadar hiç arkamda duran olmadı. Çocuk doğurunca daha çok yanımda olur diye düşündüğüm için çok pişman oldum. Şimdi çocuklar olmasa belki alır başımı giderdim dediğim oluyor. Hiçbir gün mutlu olamadım, gençler gibi gezip tozamadım. Acaba diyorum bazen, ömür boyu böyle devam eder mi? Bir yandan da okuma yazmam yok, iş yok kendime güvenip de çıkıp gidemiyorum. Kızım büyüdüğünde ona derim ki sakın benim yaşamak zorunda kaldığım gibi yaşama, oğullarıma da derim sakın bana gösterilen muameleyi kimseye göstermeyin. Ama çocuklarımı da benden koparıyorlar, büyük oğlum bana anne demiyor artık.

Benim çektiğimi kimse çekmesin. Sevgi görmedikten sonra insanın boynu bükük kalıyor.
Eşim başkalarıyla konuşurken şakalar yapıyor, gülüyor. Benimle konuştuğunda hep "Sen öcüye benziyorsun, ne biçim insansın sen, sen niye böylesin" diyor. Kendine yakıştırmıyor beni. Aslında ben hiç kimseden korkmuyorum, bana yapacağından korkmuyorum da sadece çocuklarımın başına bir şey gelir diye korkuyorum. Boşanırsak çocuklarımı göremezsem korkusu yaşıyorum.

Bir gün yine ayrılma noktasına geldik, bu sefer de babam, kardeşlerim beni hastaneye yatıracaklarını söylediler. Tımarhanelikmişim ben, deliymişim. Onlar da hiçbir zaman yanımda olmadılar. Başımı alıp dönsem geri diyorum, orada da şiddet var yani.
Gidecek yerim yok ki. Ömür boyu böyle sürsün istemiyorum, hâlâ belki bir şeyler değişir diyorum...

İlgili haberler
Şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz?

Şiddete uğrama ihtimaliniz varsa ya da şiddet dolu hayatınızı değiştirmek istersiniz ihtiyacınız ola...

GÜNÜN SORUSU: Kadına yönelik şiddeti kadınlar anla...

Ankara’da kadınlara sorduk: Kadına yönelik şiddet neden var, suçlular cezalandırılıyor mu, şiddet ka...

GÜNÜN SORUSU: Kadına yönelik şiddetin kaynağında n...

Erkek şiddetine maruz kalan birçok kadın kabahati kendisinde arıyor. Ancak gelin görün ki şiddetin k...