Sağlıkta ‘üfürükçüler’ dönemi
‘Alternatif tıp’, ‘tarihi iki bin yıla dayanıyor’ dedikleri ‘hacamat’ hastanelerde bir tedavi yöntemi haline getiriliyor. Peki gösterilenle gerçekler aynı mı? Uzman Eczacı Ayşegül Cennet Bektaş yazdı.

Her yeni gün; bu ülkenin yapısına, sosyokültürel özelliklerimize ve en önemlisi ihtiyaçlarımıza uygun bir sağlık sistemi hayali ile uyanıyorum. Gün geçmiyor ki yeni bir haberle sarsılmayayım. Bütün bu haberleri “gösterilenler” ve “gerçekler” olarak iki ayrı başlıkta okumak gerektiğini ise öğreneli uzun zaman oldu...

Şimdi öncelikle “gösterilenlere” bakalım...

Bize diyorlar ki; “Hacamat gibi ‘alternatif tıp’ yöntemlerinin geçmişi 2 bini yıla dayanıyor, batının yataklı-döşekli, ilaçlı kimyasallı 150 yıllık geçmişe dayanan tıp anlayışıyla karşılaştırıldığında çok daha zararsızdır. Aslında ismi bile hatalıdır; alternatif tıp değil ‘asıl’ tıptır! İnsanın kendi kendini iyileştirme yöntemlerden biridir hacamat da. Yöntem olarak 1500 yıl önce Mısır'da bile uygulamalarına rastlanmakta ve çeşitli kitabelerde adı geçmektedir.”

Bu reklamların üstüne açıklıyorlar, alternatif yöntemler SGK ödeme kapsamına girecekmiş... Ve merdiven altında, sağlık ve hijyen koşullarına uygunsuz olarak gerçekleştirilmesinin önüne geçilecekmiş! Hedef insanların daha az kimyasal kullanmasını sağlamakmış! Antibiyotik kullanımını kısıtlamak, hastalanmadan koruyucu hekimlikmiş amaç!

Reklamları dinledik, şimdi de “aslında yapılmak istenenler”e bakalım mı?

Bir kere bu anlatılan kulağa umut verici geliyor, değil mi?

Aklıma “ücretsiz” dedikleri muayenelerin ücretlerinin nasıl da biz eczacılar eliyle tahsil ettikleri geliyor. Eczacıların ilaç danışmanlığı yapmak yerine nasıl tahsilatçılık yapmak zorunda kaldıkları geliyor... Bu uğurda yıllardır bize danışanlardan duyduklarımız kulağımda çınlıyor! “E akşam haberlerde muayeneler ücretsiz dediler, siz bu parayı cebinize mi atıyorsunuz?..”

Sonra bir de antibiyotik kullanımını kısıtlamak için savaş verirken, merdiven altından piyasaya sokulan antibiyotiklerin bazı eczanelerce el altından nasıl satılabildiği geliyor aklıma! Kanser hastası bir hastamın ilacı getirtilmediği için nasıl ağladığı geliyor... Ya da bir annenin beyin kanseri oğlunun tedavisi için para bulamadığından yakınması geliyor...

“Hacamatın merdiven altı olmaktan çıkarılması amaçmış!” diyorum sonra... Bak sen; ülkemde üfürükçülere, hocalara, din tüccarlarına bu kadar paye verildiği bir dönemde amaç onlara paye vermemekmiş!

Bu ülkede insanların ilaçlarını temin edememe ve bu yüzden ilaçsız kalma problemleri var, bu ülkede insanların doktora gitmedikleri halde ödedikleri muayene ücretleri yüzünden eczacısından ilaç alamama problemi var, bu ülkede doktorların hala gerekli saygı ve değeri göremedikleri için mesleklerini can güvenliği olmadan yürütme problemleri var!

Bir eczacı olarak ben bu problemlerin çözülmesini hayal ediyorum. Sonra gönül istiyor ki geçmişi bin yıllara dayanan ve insan hayatı için gerçekten değer taşıyabilecek uygulamalar bilimsel bir yaklaşımla sağlık alanında değerlendirilebilsin. İnsanlar önce hasta edilip sonra birileri nemalanacak diye kimyasallarla tedavi edilmesin. Rant ve ideoloji değil, insan hayatı ve esenliği odağa alınsa, bilimsel yöntemlerle süzgeçten geçirilip kullanılabilecek pek çok yöntemin hacı hoca üfürükçülere teslim edilmesi... Yıllardır kimyasal yöntemlere karşı alternatif yöntemler üzerine çalışan bir uzman eczacı olarak işte bunu kabul etmiyorum!


İlgili haberler
GÜNÜN RAKAMI: 400 milyon insan sağlık hizmetlerind...

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 400 milyon insan bir ya da daha fazla sayıda temel sağlı...

Kadınlar sağlık ve muhafazakarlığı konuştu

Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolunun iki yılda bir düzenlediği Kadın Konfe...

Halk sağlığı ‘sülüklere’ emanet!

‘Geleneksel Tıp Uygulamalarını yaygınlaştıracağız’ diyen Sağlık Bakanlığına Doktor Selma Güngör tepk...