‘Ülkede adalet yok ama gerçek adalet için biz varız’
Hukuk öğrencisi genç kadınlar bugün dünden daha fazla tartışıyor kadınların uğradığı adaletsizlikleri. Genç hukukçuların bugünden üstleneceği rol kadınların mücadelesinin güçlenmesi için çok hayati.

Nafaka hakkı,
Cinsel suçların yeniden düzenlenmesi,
6284 sayılı yasa,
İstanbul Sözleşmesi,
Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yayınlanan genelgeler,
Çalışma yaşamına dönük çıkarılan yasalar...

Tek adam yönetiminin, temsilcisi olduğu sınıfın ihtiyaçlarını gidermek üzere neler yaptığına dair bu liste bir fikir sunuyor. Bu maddelerin ortak bir yanı var. Kimi sözleşmelerin hiçe sayılması, kimi yasaların değiştirilmesi, kimi hakların ortadan kaldırılmasıyla; yasal alan kadınların aleyhine yeniden düzenleniyor.
Yani kadınların nasıl yaşayacaklarını kendi çıkarları için düzenleyen, kadınların çözüm yollarını da bir bir ortadan kaldırmaya çalışan, yaratılan karanlıkta kadınları çözümsüz/sessiz bırakmayı hedefleyen sistematik bir faaliyet ile karşı karşıyayız.

Bu “sistematik” sözcüğünün altını çizmemiz gerek.

Ayşe Tuğba’nın ‘ölmek istemiyorum’ diyen sesi, verdiği dilekçeleri savcılık ve hâkim kalemleri arasında gide gele boğulurken...

Metal işçisi kadınların ‘Hiçbir şeye yetişemiyoruz’ sesleri iş hukuku sistematiği içinde boğulurken, KYK yurtları önlerinden kaçırılan, tacize uğrayan üniversite öğrencilerinin ‘Güvenli yurt istiyoruz’ sesleri her yerde yükselirken, en fazla ‘müdire hanım’ın odasının dört duvarı arasında devlet katından bir muhatap bulabilirken...

Kadınları sistematik olarak duymazdan, görmezden gelen bir sistematik bu... Kadına yönelik şiddetin, cinsiyetçiliğin devletin her kademesinde, her devlet kurumunda körüklendiği bir sistematik...

6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasasının uygulanmamasının yasal dayanaklarının oluşturulmasının, İstanbul Sözleşmesinin yok sayılmasının, çocuk istismarının neredeyse suç olmaktan çıkarılmasının tek adam yönetimi altında, bir gecede çıkarılıveren torba yasalarla, KHK’larla kolaylaştığı bu adaletsizlik sisteminin sonuçlarını kadınlar çok ağır yaşıyor.
Mademki adalette artık “tek adam” konsepti var; o zaman gerçek bir adalet ve eşitlik için bu konseptin bozulması adına genç kadınların çok sistematik çalışacak şekilde birleşmesi gerek!

‘GENÇ HUKUKÇULAR BURADA’ DİYEBİLMEK

Üzeri örtülen binlerce cinayetten biri olabilecekken failleri ceza alan Şule Çet’in dava süreci bu bakımdan çok şey gösterdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden onlarca kadın ‘bu davanın takipçisiyiz’ dedi, son iki duruşmanın salonunu doldurdu örneğin. Failler ceza aldıysa takipçi olmaktan vazgeçmeyen kadınlar olduğu için aldılar.

Bir kadının davasının takipçisi olmaktan, 6284 sayılı yasanın ne demek olduğunu yanındaki arkadaşına anlatmaya, bir hakkın korunması için harekete geçmeye uzanan bir birleşme gerek bize.

Kadınlara hayatı dar eden bu sistematik saldırılara hukuki düzenlemeler ile zemin hazırlandığını düşünürsek; hukuk fakültesi öğrencisi kadınların düne göre daha fazla ses çıkarması ve konuşması gerekli!

Ölmek istemeyen kadınların işleme konmayan dilekçelerinin, haklarını alamayan metal işçisi kadınların insanca çalışma taleplerinin, korkuya mahkûm yaşaması istenen genç kadınların güvenli yurt ısrarının arkasında durarak, gerçek bir adalet için ‘genç hukukçular burada’ diyerek yola koyulmak gerek.

Tecavüzcülere, kadın katillerine iyi hal indirimi vermeyecek mahkemelerin hâkimleri olmak, kadınların dilekçelerini görmezden gelmeyecek savcılar olmak, kadınların eşitlik mücadelesinin avukatları olmak için bugünden harekete geçmek gerekli.

Hukuk fakültesi öğrencilerinin kendi geleceklerini kurtarmak üzere bugünden üstleneceği rol, sistematik saldırının karşısında kadınların mücadelesinin güçlenmesi için çok hayati.
Okuma gruplarını, pratik çalışmaları bunun için kullanmak; yurt odalarından başlayarak İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını istemek, akademisyenler ile paneller organize etmek, tartışmak, üretmek ve ısrarcı olmak yani en az saldırılar kadar sistematik biçimde mücadele etmek gerekli!

Medeni Hukuk vize notlarının yanına nafaka hakkı tartışmalarını ekleyelim, Ceza Özel pratikleri arkasına Şule Çet davasını iliştirelim, İş Hukuku ders kaynaklarına emekçi kadınların yaşam ve çalışma koşullarını şerh düşelim!

8 Mart bu anlamı tartışmanın, birleşmenin, harekete geçmenin vesilesi olabilir.

Neden ülkenin dört bir yanından hukuk öğrencisi kadınlar, ‘ülkede adalet yok ama gerçek bir adalet için biz varız’ demesin?

İlgili haberler
Öfke zamanı geldi kadınlar… Bizim zamanımız geldi…

8 Mart’ta eşit ve yaşanılır bir dünya için mücadele veren kadınlar olarak tarihte yerimizi aldığımız...

Dersim’de neler oluyor?: Yaşananlar münferit mi, s...

Dersim’de üst üste duyulan çocuk istismarı olayları, Gülistan Doku’nun şüpheli bir biçimde ortadan k...

Bu okul böyle geçmez, ipleri elimize alalım!

Hayat pahalılaştıkça, sokaklar güvensizleştikçe yurtlar öğrencilerin ‘hapishanesi’ haline geldi. You...