Afgan mülteciler: Bir daha kapı açıldı deseler sınıra gitmeyiz
Pazarkule'ye giden Afganistanlı kadın S.H, “Bize kapı açılmış dediler, geldik. Ama kapılar açılmadı. Üç yaşındaki kızım atılan gazlardan hastanelik oldu. Bir daha sınıra gitmeyeceğiz” dedi.

Türkiye ile AB arasında pazarlık konusu yapılmakla eleştirilen mültecilerin durumu, Edirne sınır kapısında yaşanan insani dramın ardından yeni bir boyut kazandı. Mültecilerin umuda yolculuk hayalleri yerini umut kırıklığına, kullanılmış olma duygusuna bıraktı. 2015’te sınırdan dönen Suriyelilerin yerini bu kez Afganistanlılar aldı. Gazetemize konuşan Afganistanlı mülteci kadın S.H (27), “Bize kapı açılmış dediler, geldik. Ama kapılar açılmadı. Üç yaşındaki kızım atılan gazlardan hastanelik oldu. Bir daha sınıra gitmeyeceğiz” dedi.

Türkiye hükümetinin “Avrupa sınır kapılarını sığınmacı geçişine kapatmayacağız” açıklamasının ardından Edirne’ye doğru yol alan mültecilerden biriydi S.H. Beraberinde eşi, iki kızı, kaynanası ve görümceleri vardı. “Kapı açıldı” demişti birileri, insan tacirleri boy göstermişti. S.H ve çocukları ile ilk karşılaşmamız, Pazarkule sınır kapısında Yunanistan kolluk kuvvetleri tarafından yapılan gaz saldırısından hemen sonra oldu. Eşi A.H’nin (30) ayağına bir poşet sarılıydı, çocukların ayağında da ayakkabıları yoktu. Kaçışma sırasında kaybedilmişti ayakkabılar. Afgan mülteci S.H ve ailesi ile ikinci karşılaşmamız ise yaklaşık 10 gün sonra, sınırdan geri döndüklerinde gerçekleşti.

‘KIZIMI AMBULANSLA GETİRDİK’
Pazarkule’deki tampon bölgede üç gün dayanabildiklerini ifade eden S.H, “Üç yaşındaki kızım gaza maruz kaldı. Öksürüyordu, ateşi çıkmıştı. Ambulansla başka bir şehre gönderdiler. Devlet hastanesinde gözetim altına aldılar. Kızıma oksijen verdiler” dedi. Küçük kız kendine gelince bu kez barınma sorunu ile karşılaştıklarını söyleyen S.H devamında şunları anlattı: “Kızım iyi olunca Göç İdaresine gittim. Önceki kaydımız Trabzon’daydı. Yeni kimlik için burada ev tutmamız gerektiğini söylediler. Ben Türkçe bildiğim için ev aramaya başladım. Bir emlakçıya gittim. İyi bir Türk abi vardı. Çocukların durumunu anlattım. O da ‘Burada bir evimiz var, yabancılar kalıyordu. Onlar da sınıra gitti, bir aylık ödenmiş kiraları var, onlar gelince başka bir ev tutarsınız’ dedi. Evde biraz eşya da vardı, şans oldu.”

ÜÇ ÖĞÜN YEMEĞE HASRET
Trabzon’da iken eşi ile birlikte lokantada çalıştıklarını ifade eden S.H, “Eşim şu an çalışmıyor. Paramız yok. Burada Kızılay’ın yan tarafında yemek dağıtıyorlar. Sıraya giriyorum, 10 gündür böyle. Ama üç öğün alamıyorum. Yemek az. Yemek sorunu yaşıyoruz” diye konuştu. S.H sınırda şiddeti yaşayan görümcesinin de travma geçirdiğini ve saçlarının döküldüğünü ekleyerek “Devlet hastanesine götürdüm, özele yönlendirdiler ama para yok, imkânımız yok” dedi. Trabzon’da hayata tutunmaya başladıklarını ama “Sınır kapısı açılacak’ denince her şeylerini kaybettiklerini söyleyen S.H, “Bize dediler ki: Avrupa kapıları açılmış, orada insanlara iyi bakıyorlar. Aslında ben Türkiye’den başka yere gitmek istemiyordum. Ben de Müslümanım, burada yaşardım. Ama çocukların geleceği için kapıyı düşündüm. Kapılar açılmadı, kızım hastalandı. Çocuklar okuldan oldu. Hem sınır geçmek için çok para lazımmış, onu öğrendim. O yüzden bir daha gitmeyeceğim. Türkiye’de kalırım artık. Bize buranın kimliğini verdiler, Trabzon’a da dönemeyiz” diye konuştu. S. H son olarak kendisine sarılan ve “Sınıra gitmeyelim bir daha anne” diyen küçük kızının sözlerini bizim için Türkçeye çevirdi.

‘KOCAMA BOMBA VERDİLER, KABUL ETMEYİNCE KAÇTIK’
Kayınbabasını Afganistan savaşında kaybettiklerini belirten S.H Türkiye’ye kaçış hikayesini ise şöyle anlattı: “Afganistan’dan ailece geldik. Kayınbabam devlette çalışıyordu. Kocama da bomba verdiler, işyerine götürüp patlatmasını söylediler. Kabul etmedi. Onu da öldüreceklerdi. Her şeyi bırakıp gelmek zorunda kaldık.”