Hükümetin şiddeti önleme planında eşitlik yok, merhamet var
2019 bitmeden Adalet Bakanlığı, 2020’nin ilk günü İçişleri Bakanlığı şiddetle mücadele genelgesi yayımladı. Genelgelere dayanak olan plan ise şiddet sorununu ‘merhamet ve şefkate’ bağlamış durumda!

Yeni yılın ilk günü kadına yönelik şiddete ilişkin İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmış bir genelge düştü önümüze. Genelge, kadına yönelik şiddetle ilgili olarak Bakanlığa, kurumlar arasındaki ilişkiyi koordine etme görevini tarif ediyor esas olarak.

Genelgede 6284 Sayılı Yasanın hızlı ve etkin uygulanabilmesi için, ŞÖNİM’lerden, polis merkezlerine kadar yapılması gerekenler sayılıyor. 6284 sayılı yasa kapsamda tedbirlerin uygulanması aşamasında uzlaşma ve arabuluculuğun kesinlikle yapılamayacağı, koruma tedbirlerine ilişkin sürecin hızlı yürütülmesi gerektiği vurgulanıyor, hakkında bu tedbir kararı verilen kişilerin silahı varsa, silahlarının devlet tarafından teslim alınması gerektiği ifade ediliyor, hatta kolluktaki iş ve işlemlerin çocuk ve kadın hakları, kadın erkek eşitliği konularına eğitim almış kadın personel tarafından gerçekleştirilmesinin gerektiği belirtiliyor.

Genelgenin giriş kısmında dayanağın 2020-2021 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı olduğunu belirtiyor. Koordinasyon planı Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ortak hazırlanmış, bu kurumları planda belirtilenler kapsamında çalışmalar yapmakla yükümlü kılıyor. Planda her bir bakanlık ve bakanlıklarla aynı yere konumlandırılmış olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevleri dikkat çekici.

ŞİDDETE KARŞI EĞİTİM SEFERBERLİĞİ DİYANET’E EMANET
Plan kadına yönelik şiddetle mücadelenin “ailenin korunması” anlamına geldiğini söylüyor, bunun için de bir eğitim seferberliği öngörüyor. Bu seferberlikte ana görevler de Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiş.

Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi kapsamında bir eğitim seferberliği başlatmayı hedefleyen plana göre bu kapsamda 50.000 kamu görevlisi eğitilecek, 50.000 kişiye seminer düzenlenecek, işçi ve işveren kuruluşları ile sendikalardan 10.000 kişiye seminer verilecek.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini müfredattan çıkaran Milli Eğitim Bakanlığı’na bu konuda bir görev verilmemesine rağmen, en kapsamlı görevler Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiş durumda. Baba Okulu seminerleri, şiddeti doğuran zihin kalıplarının ortadan kaldırılmasına yönelik sahih dini bilgiler doğrultusunda halkın aydınlatılması, temel aile bilinci eğitimi projesinin camii, kahvehanelerde sürdürülmesi, paneller, kahvehane sohbetleri, fabrika ziyaretleri ve Cuma vaazları, er-erbaşlara, polis ve bekçi adayları ile infaz koruma memurlarına yönelik gerçekleştirilecek hizmet içi eğitim, konferans, seminer vb. programların muhtevasına “Aile İçi Şiddetin Önlenmesinde Dinî Referanslar” konusunun eklenmesi ve din görevlileri vasıtasıyla anlatılması, İŞ-KUR ve Belediyelerin Meslek Edindirme Kurslarında “Aile İçi Şiddetin Önlenmesinde Dinî Referanslar” eğitimi verilmesi, yaygın din eğitimi kapsamında Kur’an Kurslarında eğitim gören 250.000 kadın kursiyere Formatör Eğitimciler tarafından “Aile İçi Şiddetin Önlenmesinde Dinî Referanslar” seminerleri, yaygın din eğitimi kapsamında yatılı Kur’an Kurslarında eğitim gören 60.000 öğrenciye Formatör Eğitimciler tarafından “Ailemde Merhamet İstiyorum” seminerleri…

Milli Eğitim, Sağlık Bakanlığı ve diğer bakanlıklara verilebilecek görevler din insanlarına teslim edilmiş durumda. Ev ev, işyeri işyeri, kahvehane kahvehane gezip, kadına yönelik şiddetin dini referanslarla anlatılması ve sorunun böylece çözülebileceği üzerine yapılmış bir plan işte önümüzdeki. Kadına yönelik şiddetin “Ailemde Merhamet İstiyorum” başlığı altında konuşulduğunu görüyoruz. Kadın ve erkeğin eşit bireyler olduğu, hak eşitliği temelinde bir hayatın kurulması gerektiğini konuşmayan plan kadınlar için merhamet isteme noktasında gelip duruyor işte.

Diyanet İşleri Başkanlığı kilit noktada bu planda. Tarif edilen tüm işler aslında buraya verilen görevler ile birlikte düşünülmek durumunda. Kadına yönelik şiddet, giderek artan eşitsizlikten güç alır ve bu eşitsizlik bizzat devlet tarafından güçlendirilip, örgütlenirken, bu temel noktaya dair bir şey dememek sorunun çözümü olmayacak ne yazık ki.

Kadına yönelik şiddeti kavram olarak dahi tek başına kullanmayan, kadına yönelik şiddeti “ailenin korunması” ile birlikte ele alan eğitim seferberliği, boşanmak istediği için, boşandığı için öldürülen kadınların ülkesinde ne anlama gelir, hep birlikte konuşmalıyız.

TEMEL DERT AYNI: “AİLENİN KORUNMASI”
İçişleri Bakanlığının Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesinin giriş kısmında dayanağın 2020-2021 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı olduğu vurgulanıyor. Bu planın içeriğini anlamak için, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un planın girişindeki yazısından söz etmek gerekli. Ülkede her gün kadınların öldüğü gerçeği, kadına yönelik şiddetin 2019 yılında son zamanların en yüksek oranlarına çıkmış olmasının vahameti bu yazıda yer almıyor. Kadına yönelik şiddet “Milli ve manevi değerlerimizle asla bağdaşmıyor” diye tanımlanıyor. Kadına yönelik şiddetle ilgili hükümetin yaptığı çalışmalardan söz ediliyor, yalnızca 2019 yılında en az 474 kadın öldürülmüşken, şiddetle mücadelede hükümetin ne kadar başarılı olduğu dahi söyleniyor ciddi ciddi.

Planın ana fikri şu ifadelerle özetleniyor; “Kadınlarımıza verdiğimiz her desteğin ailelerimizi ve dolayısıyla toplumumuzu daha güçlü kılacağına inanıyorum. Geliştirdiğimiz tüm sosyal politikaların ve hizmetlerin nihai hedefi; mutlu, çalışkan ve üretken bireylerin, uyumlu aileler içinde daha müreffeh bir toplum hedefine doğru birlik ve beraberlik içinde yürümesidir.” Bu kalıp cümlelerin bakanın bütçe konuşmasında da, 25 Kasım konuşmasında da, 8 Mart konuşmasında da aynı kelime dizilimleriyle görüldüğünü söylemeye gerek yok: kadına destek vermenin temel sebebi “ailenin korunması”…

Bu bakış açısı ile hazırlanan planda Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın görevleri ise şöyle sayılmış:

- 6284 Sayılı Yasanın uygulanmasına ilişkin genelge hazırlamak,

- Bu yasanın uygulanmasına ilişkin araştırmanın tekrarlanması,

- Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 3. Ulusal Eylem Planı (2016-2020) çerçevesinde mevzuatın değerlendirilmesi için çalışma grubu oluşturulması ve 6284 sayılı Kanuna ilişkin değişiklik önerileri ve alt düzenlemelerin (teknik yöntemlerle takip, kimlik değişikliği, koruma, gizlilik vb.) hazırlanmasının sağlanması,

- Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) kurumsal kapasitesinin arttırılması, konukevlerinin ihtisaslaşmasının sağlanması, ihtisaslaşmış konukevlerinin ülke genelinde yeterli düzeyde hizmet sunmanın sağlanması,

- Kadına yönelik şiddete ilişkin mücadelede kurumlar arası eşgüdüm sağlanması.

BAKANLIĞA GÖREV TARİFİ: YASAYI UYGULAMAK
2020-2021 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planında İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın görevleri ise neredeyse sadece 6284 sayılı Kanunun uygulanmasına yönelik olarak tarif edilmiş durumda. Bu, aslında yıllardır var olan 6284 sayılı yasanın uygulanmadığının itirafı anlamına geliyor.

İçişleri Bakanlığı’na ayrıca adına KADES denilen, şiddet gören ya da şiddete maruz kalma ihtimali olan kadınların akıllı telefonları üzerinden yapacakları ihbarları ulaştırdıkları Kadın Acil Destek İhbar Sistemi’nin tanıtılması görevi verilmiş. İçişleri Bakanlığı, yasalara göre zorunlu olan belediyelerin sığınmaevi açma görevlerini takip etme sorumluluğunu da hatırlamış.

Sağlık Bakanlığına tarif edilen görevler, erişkin cinsel şiddet mağdurlarına hizmet verecek özel birimler, çocuk cinsel istismar mağdurlarına ilişkin Çocuk İzleme merkezlerinin sayı ve niteliğinin arttırılması, konukevinde kalan kadınların sağlık hizmetlerine erişimi önündeki sorunların çözülmesi gibi görevler. Yine bunlar da hem 6284 sayılı şiddet yasası ile, hem de İstanbul Sözleşmesi ile devletin yapmayı taahhüt ettiği uygulamalar.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevleri kısmında “Çocukluktan itibaren şiddetle mücadele farkındalığına sahip olunması amacıyla eğitimin her kademesinde (kreş seviyesinden üniversiteye) saygı, sevgi ve hoşgörü kültürünün geliştirilmesini sağlayacak uygulamaların eğitim sistemine entegre edilmesi amacıyla model oluşturulacaktır.” cümlesi dikkat çekici. Kadın erkek eşitliğinden hiç söz etmeyen, kadına yönelik şiddetin temelleri üzerine hiçbir şey söylemeyen, tam tersi belirsiz bir “saygı, sevgi, hoşgörü” tarifi yapılması itibariyle son derece sıkıntılı. Toplumsal cinsiyet eşitliğini müfredattan çıkaran Milli Eğitim Bakanlığı’na bu konuda bir görev verilmemiş olması, cinsiyetçiliği yeniden üreten eğitim içeriğine dair toplam bir şey söylenmemiş olması planın tamamına dair önemli ipuçları veriyor.

EŞİTLİK YOKSA ÇÖZÜM DE YOKTUR!
Hem son günlerde çıkarılan genelgelere hem de 2020-2021 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planına baktığımızda gördüğümüz temel şey; 2012 yılında yürürlüğe girmiş olan 6284 sayılı yasanın 8 yıl sonra, 2020’de uygulanması için bakanlıklara sayfalar dolusu görev biçilmesi. Son derece kısa, basit bir yasa bu kadar yıl boyunca neden uygulanmadı, daha düne kadar yasaya yönelik saldırılar sürerken bu saldırılara hiçbir şey söylemeyen, aksine “yasa ve onun dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi aile yıkıyor” cümleleri neredeyse her gün her vesileyle karşımıza çıkarılırken bunu adeta onaylayan çalıştaylar yapan hükümet bugün neden genelge üstüne genelge çıkarıyor, bunu tartışmalıyız. Sorunun temeline ilişkin hiçbir doğru tarif yapmayan, kadın-erkek eşitliği anlayışının sürekli yıpratılmasının, kadınların hakları olan vatandaşlar değil, erkeklerin “tamamlayıcısı ve destekçisi” olarak konumlandırılmasının yarattığı tabloya hiç dokunmadan, hala şiddetin kaynağını “şefkat ve merhamet eksikliği” olarak tarif eden bir anlayış var karşımızda. Bu anlayış, sorunun temeline dokunmadan planlar, genelgeler hazırlayarak, eğitim seferberliği başlatarak, bu görevi de Diyanet’e devrederek kadına yönelik şiddetle mücadele ettiğini iddia ediyor şimdi.

6284 sayılı Yasa elbette uygulanmalı, yasanın uygulanmasına ilişkin sorunlar olduğunu yıllardır söylememize karşın bunu duymazdan gelen yetkililerin şimdi yasanın uygulanması için genelgeler çıkarması zaten olması gerekenler. Ama yasa uygulanmıyor. Neden mi? Kadına yönelik şiddetle mücadele planında kadınlar için merhamet istediğiniz için, ailenin korunması başlığı ile birlikte ele aldığınız için, kadına yönelik şiddeti dini referanslarla anlatmayı tercih ettiğiniz için.

İşte bu çok konuşulan İçişleri ve Adalet Bakanlığı genelgelerinin arka planında bu anlayışla hazırlanmış bir “plan” var. Plan cinsiyet eşitliği temelinde hiçbir şey yapmayarak, kadına yönelik şiddeti temelde çözmek iddiasından da yoksun. Bu gözle bakıp takip etmeye yeni yılda da devam edeceğiz elbette.


İlgili haberler
Bakanlığın kadına şiddete çözümü yok, basın yasağı...

Adalet Bakanlığı kadına şiddet davaları ve koruma kanununun uygulanmasına ilişkin eksiklikler üzerin...

AKP’nin ‘Benden umudu kesmeyin’ genelgesi

Genelgeyle ilgili tartışılması gereken iki ana eksen var; birincisi içeriği, diğeri ise nasıl bir ar...

İçişleri Bakanlığından ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mü...

Kadına yönelik şiddete karşı koruyucu ve önleyici tedbirler içeren 6284 sayılı yasanın uygulanması k...