Kapıların ardından anlatıyor ‘bizim kadınlar’
İzmir’de kapı kapı dolaştık kadınlarla yaşamlarını konuştuk. O kadar aynı ki yaşamlarımız, ihtiyacımız olan tek şey kapıları açmak, bir araya gelmek.

İzmir’de en çok işçi -özellikle de demir-çelik işçisi- ve asker ailelerinin; düşük gelirli ve orta halli ailelerin yanında yeni yapılan ‘havuzlu sitelerde’ kalburüstü ailelerin de yaşadığı bir semt burası, Egekent 2. Ama ülkenin genelinde kadınların yaşadığı sorunlar burada da çok fazla değişmiyor. Lüks hayat içinde de büyük kısıtlamalara hatta şiddete maruz kalan birçok kadın çoklukla kendisi olamadığı günlere uyanıyor. Biz de birbirimizi tanımak için kadınların kapılarını çaldık tek tek. Bazıları tanımadığı birilerinin kapısına gelmesinden tedirgin oldu ve konuşmak istemedi, belli ki içlerinden “her gün ne olaylar okuyoruz” diye düşündüler. Ama bazıları tatlı bir kapı önü sohbetiyle, bazıları ise orta şekerli bir Türk kahvesi eşliğinde karşıladı bizi.

BİR ŞİİR YÜZÜNDEN 6 AY
Kapısını çaldığımız her evde bir hazırlık var kimi yemek yapıyor, kimi temizlik, kimi içeriden sesi gelen bebeğine göz atıyor bizimle konuşurken bile. Görüştüğümüz kadınlardan biri komşusuyla birlikte katılıyor sohbetimize, kucaklarında belli ki akşam yemeğinde salçayla soğanla buluşacak olan fasulyeler. Oğlu sosyal medyada yaptığı bir paylaşım sebebiyle ceza almış ve 6 aydır cezaevindeymiş. “Oğlum okuyan, aydın, insan gibi bir çocuk. Bir şiir paylaşmış ne var ki bunda” diyor. İsyan edemiyor ama kabul de edemiyor, anlatmaya şöyle devam ediyor: “Gelinim o sırada hamileydi yeni doğan çocuğunu bile göremedi oğlum. Ahlaksızlık, hırsızlık yapsaydı, birine tecavüz etseydi ilk önce ben silerdim onu, görmeye bile gitmezdim ama bir şey yapmadı ki benim çocuğum.” Ev sahibi ekliyor, “Çocuk tecavüzcüleri bile ceza almıyor bu ülkede!”

‘EN ÇOK KIZLARIM İÇİN KORKUYORUM’
Başka bir eve gidiyoruz sonra. Bu kez de kapının arkasından güler yüzünü başka bir kadın kırk yıllık ahbabı gibi evine davet ediyor bizi, birer Türk kahvesi yapıyor ve anlatıyor: “Çok şükür bizim evde hiç şiddet olmadı ama neler duyuyoruz. Bence en çok ekonomik sıkıntılar besliyor bu şiddeti, evine ekmek getiremiyor, borçlar boğazı aşıyor o da karısından çıkarıyor hıncını.” Ekonomik sıkıntıların yanında eğitimsizliğin de büyük sorun olduğunu düşünüyor; “Bizim zamanımızda ahlak dersi din dersinden bağımsız işlenirdi şimdi her şeyi dinle çözmeye çalışıyorlar. Üç tane kızım var, en çok onlar için korkuyorum kadına şiddetin bunca artmasından. Birer ikişer üniversite bitirdiler ona rağmen iş bulamıyorlar. Biri evlendi Londra’ya gitti de kendini kurtardı, inanın orada en önce kadın geliyor, sonra çocuk, sonra hayvan. Babaları yurtdışına gidip gelerek çalıştı, o üç kızı ben nasıl büyüttüm, okuttum anlatsam roman olur.”

Şimdi de başka bir evdeyiz, “Temizliğim var, koltuklarım ıslak, sizi davet edemiyorum” diyerek telefon numarasını veren, “Haberli gelin uzun uzun konuşalım” diyen bir kadın karşılıyor bizi.

BİRBİRİMİZE KARIŞMAYA ÇOK İHTİYACIMIZ VAR
Zamanımız yettiğince teker teker kapıları çalmaya sorunlarımızı, beklentilerimizi, sevinçlerimizi konuşmaya devam ediyoruz. Birbirimize karışmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu hatırlatıyor bu sohbetler bize ve yine yeniden başka kapıları çalmak umuduyla evlerimize, işlerimize doğru yola çıkıyoruz.

İlgili haberler
İki komşunun diyaloğu

Sohbet ilerledikçe evden her gece gelen gizemli tıkırtıyı sordum. Eşinden gizli çalıştığını söyledi....

Yeni komşularımla tanışma hikayem

Yeni taşındığı mahallede kağıt işçisi kadınlarla tanışıyor Filiz. Mahallenin bir yarısı lüks konutla...

Birlikte bir çay bile içemeyecek miyiz!

Az önce hep birlikte güle oynaya sofrayı kuran, hem bir şeyler yiyip hem de sohbet eden, her konuda...