11 yılda ne değişti?
Başak Belhan, Bölge belgeselinde çalışma kamplarına benzeyen serbest bölgelerdeki kadın işçilerin anlattıklarıyla, Ekmek ve Gül'de sözlerine tanık olduğumuz kadın işçiler arasındaki bağı anlatıyor.

Bölge Belgeseli, Güliz Sağlam ve Feryal Saygılıgil’in yönetmenliğinde Türkiye’nin dört farklı bölgesinden yedi kadın işçinin yaşam koşullarına, deneyimlerine değiniyor. 2010 yılında çekilmiş bu belgeseli izlerken üzerinden 11 yıl geçmiş olmasına rağmen işçi kadınların sorunları güncelliğini koruduğunu görüyoruz. Bu güncelliğin izini süreceğiz bu yazımızda.

‘YAŞAM NEDİR Kİ?’

Serbest Bölgeler, ticari, endüstriyel ve hizmet faaliyetlerinin yapıldığı, vergi istisnası uygulanan mekanlar. Hangi şehirde olursa olsun etrafı yüksek duvarla, tel örgü ile çevrili, çalışma kampını anımsatan yerler…
Bölge belgeselinde mikrofon uzatılan işçi kadınlardan Hatice, 17-18 yıldır serbest bölgede çalışan işçilerden biri. Sabah saat 8’de çalışmaya başlandıklarını, akşam ise ne zaman eve döneceklerinin belirsiz olduğunu anlatıyor. Tuvalet limiti günde 1 ya da 2 kere ve izin alınarak gidilebiliyor. Tuvalet arası 5 dakikayı geçtiği zaman “Neden 5 dakikayı geçti?” sorusu ile karşı karşıya kaldıklarından ve günde 10- 15 dakikanın maaştan kesildiğinden, içme suyu getirildiği zaman da işçilerin maaşından kesildiğinden bahsediyor Hatice. Çalıştığı bölgede içmeye uygun olmayan suları kullanan atölyeler olduğuna da değiniyor. Hem dul hem de bakımlı bir kadın olmanın çevre tarafından ciddi bir baskıya neden olduğuna da değiniyor. Patron, ustabaşı tarafından tacize uğradıklarından da bahsediyor. “Sosyal yaşantıya dair bir şey kalmıyor. Ne gazete okuyabiliyorsunuz ne de televizyon izleyebiliyorsunuz. Ailenizle iletişiminiz kopuyor. Sadece mesai konusunda değil her şey bizden istenir ve biz yapmak zorunda kalırız işçiler yapmak zorunda kalır. Yaşam nedir? İnsan yılda bir kere ailesiyle ya da çocuğuyla tatile gidemedikten sonra, çıkıp çocuğunu bir yere götüremedikten sonra yaşamın ne anlamı kalıyor?”

Yıllar sonra yine aynı sorunlarla başka hayatlara tanık oluyoruz. Geçim derdinden, fazla mesailerden, yoğun çalışma koşullardan dertlenen ve tatil yapamadıklarını anlatan kadın işçilere rastlıyoruz. İsimler değişiyor ama yaşam koşullarının ağırlığı, düşük ücret fazla mesai değişmiyor. Günün her saatinde kredi borcunu düşünen Leyla* bayram, resmi gün demeden çalıştıklarını, eve hasret kaldığını, tatilinin olmadığını, fındık toplamaya gittiğini bizlere anlatıyor.
Hatice’nin bahsettiği tuvalet izni kısıtlaması 11 yıl sonra başka bir biçimiyle İstanbul Esenyurt’tan bir metal işçisi kadının mektubunda** karşımıza çıkıyor: “İlk işe başladığım zaman 8 saat çalışıyorduk, 2 çay molamız vardı. Şimdi tek çay molası var, onda da eğer tuvalete gidersen çay alamıyorsun, çay alırsan tuvalete gidemiyorsun. Kadınız, regl oluyoruz, haliyle tuvalete gitmemiz gerekiyor. Onda bile ağrımıza sızımıza rağmen dişimizi sıka sıka çalışıyor, tuvalete koştur koştur gidiyoruz. Sırf sık sık su içmeye gitmeyelim, tuvalete gitmeyelim diye sebilleri hepimizin uzağına koydular.”

Bölge’de çocukların bakımı yine sadece ailenin sorumluluğuna kalmış; kimi kadın akrabalarının yakın olması çocuklarını bırakmaları için büyük bir fırsatken bu imkana sahip olmayanlar ise “Çocuğa kim bakacak işteyken?” sorusuyla yalnız bırakılmış durumdalar. Günümüzde pandemiyle daha da büyüyen bir sorun olan çocuk bakımının nasıl çözümsüz hale getirildiğini 2021’de Müjde’nin yaşamı*** üzerinden de görüyoruz: Evin ihtiyaçlarını günlük işlere giderek tamamlamaya çalışıyor. İşe giderken kızını bırakacak bir yer olmadığı için boşandığı erkeği eve çağırmak zorunda kalıyor.

‘HAKKIMIZI İSTEDİK İŞTEN ÇIKARILDIK’

Münevver, 10 yıldır serbest bölgede çalışan işçilerden. Bizlere belgeselde sendikalı olduktan 3-4 ay sonra işten çıkarıldığından bahsediyor: “Müdürümüz sendikaya girmemek için söz alır. İşe başlamadan önce ‘parfüm yasak, oje yasak, sendikaya da girmiyorsun tamam mı güzelim’ dedi. ‘Sendikanın ne olduğunu bilmiyorum. İşyerinde ne sorunlar olduğunu da bilmiyorum. Sendika ile de bir işim yok’ dedim.” Sözlerine sendikalı olmayan işçilere ‘Sendikalı olursanız böyle işten çıkarılırsınız’ denilerek de gözdağı verildiğini ekleyerek devam ediyor: “Sendikalı olmayanlara da gözdağı verilmeye başlandı. Sizi de işten çıkartırız mesajı verildi. Tehditler uyarılar yapılıyor. Sendikasız olduklarında arkasını arayacakların olmayacaklarının farkında değiller. Ben işten çıkarıldım hiç önemli değil. Sanki hırsızlık yapmış gibi adi suç işlemiş gibi bir gün önce disiplin kuruluna gidip ikinci gün işten çıkarılmam çok zoruma gitti. Çok kötü bir şey yapmadık, sadece hakkımızı istedik. İnsan gibi çalışmak istiyorum.”

Münevver’in işten çıkarılmasının benzerini son zamanlarda patronların haysiyetsiz silahı olan Kod-29 uygulaması ile gördük. Kod-29 ve yeni düzenlemeyle Kod-29 türevi tüm kodlar işsizlik ödeneğinden faydalanmanın önünde, kıdemini almanın önünde engel olan, işçilerin başka bir iş bulmasını zorlaştıran işçilerin kabusu bir uygulama. Bu kodla yapılan işten çıkarmalar kadın işçileri daha tedirgin etmekte. Pandemi süreci boyunca sendikalaştıkları için, çalışma koşullarını kabul etmedikleri için Migros işçilerinin, SF Trade işçilerinin, Adin Oto işçilerinin direnişleri, sendikalaştıkları için teker teker işten çıkarılan kadın işçilerin hikayeleri hala hafızamızda.
İstanbul, İzmir, Mersin ve Antalya'daki serbest bölgelerde çalışan kadınlar, kapitalist sistemin zulmünü, cinsiyetçi tutum ve söylemlerin doruk noktasına ulaştığını kendi sözleriyle anlatıyor: “Makina gibi oldum, İnsan gibi çalışmak istiyorum, Yaşam nedir ki, Makine değiliz ki…” sözlerini belgeselde sıkça duyuyoruz.  

Kadın işçilerinin emeği ucuz işgücü olarak patronlar tarafından kullanılıyor ve ağır çalışma koşullarına örgütlenmeden kıt kanaat yaşamını sürdürmek için katlanmaları bekleniyor. Bu yaşananlara en yakımızda, komşumuzda, arkadaşımızda ve ailemizde karşılaşıyoruz. Kimisine bu belgesel ile ulaşabiliyor kimisine bir gazete haberinde denk gelebiliyoruz. Sessizliği de çığlığa dönüşen bu hayatlara her gün tanık oluyoruz. 11 yıl önce de bugün de…

*https://ekmekvegul.net/gundem/isci-kadinlar-gecinemiyoruz-tatil-yapamiyoruz

** https://ekmekvegul.net/mektup/fabrikada-su-icip-tuvalete-gitmeyelim-diye-sebilleri-uzaklastirdilar

***https://ekmekvegul.net/icimizden-biri/devlet-koca-patron-isbirligiyle-koseye-sikistirilan-bir-kadin-mujde

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Bir kadın grevi, Serbest Bölge’de Ka...

Novamed’li kadınların bir yılı aşkın süren hak arama mücadelesi kitap oldu. Çalışma koşullarına karş...

İŞÇİ KADINLARIN ORTAK ÇİLESİ: Gece çalış, gündüz...

Kadınların öne çıkan ve acil çözüm istedikleri sorunların başında; gece vardiyası, esnek çalışma, dü...

Akar tekstil işçisi kadınlar: Tatilimiz borçla, gö...

İzmir’de kurulu Akar Tekstil fabrikası örgütlü bir iş yeri. Akar Tekstil işçisi kadınlarla pandemide...