Sonu olmayan hikayeler
Asker uğurlamaya gönderdiği erkek arkadaşının arabasından sarkarak ‘Pis Suriyeliler evinize’ diyerek yaptığı orta parmak hareketini düşündü. Utancından parmağını saklar gibi ellerini büzüştürdü...

Otobüste bir bilinmeze doğru giderken geride bıraktıkları aklına geldi. Daha düne kadar sokakta dilenirken gördüğü kadın tam yanı başındaydı... Sığınacağı ülkenin yolunda tam yanında sığınmacı yol arkadaşı olmuştu. Tuvalet kağıdının bitişine evde çıngar çıkarttığı anları düşündü. Altındaki ıslaklığın düşündüğü şey olmaması için dua bile ederdi. Üç gün önce geçtiği sokaklar bomboştu evlerin yıkıntısından yollar birbirine gitmiş, her sokak benzer olmuştu.

Otobüsün içinde bir tanıdık aradı… Tek tanıdığı yanındaki dilenen Suriyeli kadındı, göz ucuyla baktı. Elini pantolonundan usulca içeriye soktu eline bulaşan kanı pantolonuna sildi.

Suriyeli kadın bir hamle yaptı, yerden bir torbaya uzandı ona bir tane çocuk bezi çıkardı ‘Bunu koy’ dedi. Şaşkınlıkla baktı, çocuk yoktu. Öldü diyebildi Suriyeli kadın, çocuğum öldü, diyebildi… Boğazına oturan korku ve endişe biraz azalmıştı, adını sordu. Meryem dedi... Meryem’in varlığı Büşra’yı biraz rahatlattı… Görünmez olan Meryem yolun sonunda artık görünür olmuştu... Birlikte bir bilinmeze doğru.

O kadar çok yol gittiler ki arkalarında neler olduğunun farkında değildiler… Büşra, Meryem yan yana uykuya daldılar. Uğultu ve seslerin artmasıyla bir şeylerin yolunda gitmediğini anladılar, şoför ne yapacağını bilmez bir halde otobüstekilere artık yolun sonuna geldiklerini, ileride onları kara giysili adamların beklediğinden söz ediyordu. Meryem gözlerini sıkı sıkı kapatmıştı. Köylerine baskın yapıp tüm erkekleri öldüren, kadınlara tecavüz edip ellerinde kara bayrak sallayıp kendinden geçen ve sürekli Allahu Ekber diye bağıran adamlar yine karşılarına mı çıkmıştı? Büşra bu arada neyin ne olduğunu bilmemenin çaresizliği ile sıkıca elini tuttuğu Meryem’e ‘Ne yapıp edip buradan kurtulmalıyız’ diyordu. Şoför İbrahim otobüsün ışıklarını söndürmüş, otobüsün kapılarını açmıştı. Meryem otobüs şoförüne inmesini ve anahtarları üzerinde bırakmasını söylerken kararlıydı, Büşra endişe ile ona bakıyordu. Çaresizce anahtarları Meryem’e veren şoför aslında sınıra çok yaklaştıklarını, orada kendilerini Abdülkerim adlı bir tır şoförünün bekleyeceğini, onları bir şekilde sınırdan geçireceğini geveledi. Silah sesleri duyulmaya başlayınca indiği otobüse son kez baktı.

İyi insandı Şoför İbrahim, tur gezileri düzenler, gezide göbek atan kadınların neşesine ortak olur, en sevdikleri marşı çalardı. Ne günlerdi, birden bitti… Karmaşa, kaos, savaş her şeyi silip süpürdü.

Meryem uzaklaşanların arkasından baktı. O geceyi hatırladı, kız kardeşinin örgülü kızıl saçlarını, annesini, erkek kardeşini… Meryem Büşra’ya onunla kaldığı için teşekkür etti. Aslında Büşra onun yanında olmaktan dolayı bilinmez bir rahatlık duyuyordu. Tek güvendiği insan Meryem’di, onu ilk gördüğü anı hatırladı… Asker uğurlamaya gönderdiği erkek arkadaşının modifiye arabasından sarkarak ‘Pis Suriyeliler evinize’ diyerek yaptığı orta parmak hareketini düşündü, parmağına baktı. Utancından parmağını saklar gibi ellerini büzüştürdü… Yanındaki koltuğa oturdu Meryem, ‘Güven bana’ dedi. Daha önce de hayatta kalmış, son dört senesini caddeleri ışıltı içinde AVM’si bol, fabrikası çok şehirde yokluk sefalet içinde geçirmişti. Çoğu yakını Ege’nin sularında boğulmuştu, o ise denizden çok korkardı. Tek gördüğü su, yaşadığı şehrin içinden geçen nehirdi. O yüzden onlarla gitmeyi reddetmiş bir anlamda yaşamaya kalmıştı. İşte o uzun yolculuklardan birinde, sıcak bir gecede tecavüze uğramış ve onu hayatta tutan bebeği olmuştu… Birkaç Suriyeli ve iyi insanların yaptığı yardımlarla geçinmiş, birkaç ay sonra yine dilenmeye başlamış işte o gecelerden birinde Büşra’nın olanca güzelliği ile ona orta parmağını gösterip küfür ettiği anı da güzel yeşil gözleri kayıt altına almıştı. Oturduğu yerden ‘Gidelim artık ne olacaksa olsun’ diyen Büşra’nın sesiyle kontak anahtarını çevirdi. Geceye ilerleyen hayalet bir otobüs, etrafta ayçiçeği tarlalarının hışırtısı, uğursuz bir uğultudan başka hiçbir şey duyulmamaya başladı yahut öyle sanıyorlardı…

SEMA İNAL KİMDİR
Sema İnal, 1962 Bolu, Mudurnu doğumlu. İlk, orta ve liseyi İzmit’te okudu. Kocaeli Demokrasi Girişimi ve Kadın İnisiyatiflerinde gönüllü.

İllüstrasyon: Freepik

İlgili haberler
Döneceğim Matta!

Evet Matta yok artık, sanırım en çok bunu söyledim kendime… Yok’u öğrendim, yok olmayı, yok olana al...

Overlokçu

‘Valla çok hoşuma gitti. Sanki bir aileyi ifade eder gibi demedi mi ya… Bu rezil atölyeye bir çatı k...

Ceylan

O esvaplar kirli, bu ev kirli temiz olan dışarıdaki hayat, avuçlarımla kazıp kuracağım bir yaşam var...