Pandemi döneminde borç batağına batanlardan Filiz. İzmir’de terzilik yapıyor. Cumhurbaşkanının helallik isteyen sözlerine şu cevabı veriyor: İnançlarımızın istismarından bıktık, helal etmiyoruz!

Çocukları yaz tatilinde olan çalışan kadınlar, kimi zaman eşleriyle farklı vardiyalarda çalışarak çocukların bakımını sağlıyor. Bakım sorunu nedeniyle işten ayrılan kadınlar da oluyor.

Hiçbir maddî destek görmedik, 17 günün sonunda çıkmış bizden helallik istiyor. Ben ev emekçisi bir kadın olarak hakkımı helal etmiyorum.

Bir metal fabrikasında işçilerin sendikalaşma çabasına tanıklık etmeye devam ediyoruz. Şimdi bakalım, işyerinde neler oldu?

Pandemi bahanesiyle ücretsiz izne çıkarılan cam işçisi, devletten bir kuruş bile yardım alamayınca ‘bir daha asla yapmam’ dediği ev temizliği işçiliğine dönmek zorunda kalmanın acısını anlatıyor.

‘Ayrım yapmadan birbirimize kenetlenmemiz lazım. Çünkü biz işçiler olarak hepimiz aynı gemideyiz, bizim yaşadıklarımızın sorumlusu hükümetle patronlar da kendi gemilerindeler.’

İkitelli’den mülteci Mizgin anlatıyor: ‘Eğer evde yiyecek salça var ise ekmeğe sürüp çocuğumun eline veriyorum. Gün oldu çocuklarım aç uyudu.’

Niltay’ın büyük umutlarla açtığı kuaför salonu, açtığının onuncu günü salgın nedeniyle kapandı. Şimdi kara kara kredileri, kirayı nasıl ödeyeceğini düşünüyor.

Mamak’ta kadınlar anlatıyor: ‘Sadece pazar değil, her şey pahalandığı. Ekonomi giderek kötüleşiyor. Düzeleceğinden de umudumuz yok...’

Antep'te çocuklarına bakmaları gerektiği için ev eksenli çalışan, tüm gün ceviz kırarak karşılığında çocuğuna süt bile alamayan, dayanışmayla ayakta kalmaya çalışan depremzede kadınlar anlatıyor...

‘Yağım mağım hiçbir şeyim yok. Kemik için birçok yeri dolaştık, iki tane alabildik. Evde herkes birbirini yiyor. Elektrik faturası çok gelecek diye kavga edip duruyoruz. Artık yeter bıktık.’

‘150 yıl evvelinin ‘8 saat çalışma, 8 saat dinlenme, 8 saat canımız ne isterse’ talebi bile fazla görülüyor gelinen noktada, konuşmayalım da ne yapalım?’

'İçinde yaşadığımız ekonomik gerçeklikte, bu yaz tatilini çalışarak geçirmek, belki az da olsa bir birikim yapmak istiyorum. Bu, bir zorunluluk değil sadece; aynı zamanda bir var olma biçimi.'

Kocaeli'den bir referandum izlenimi: Daha önce pek çok kez AKP'ye oy veren kadınların şimdi kararsız olmalarının sebebi ne dersiniz? Bu tartışma bu soruya yanıt veriyor.

Temizlikçi, çaycı, yemekhane işçisi, okulda hizmetli, ev işçisi kadınlar… Çalışabilenlerin iş yükü kat kat arttı, işsiz kalanların geçim kaygısı arşa vardı. Kadınlar anlatıyor…

Hükümet çocuklarımızın geleceğini yapboz tahtasına çevirdi. Bir taraftan sürekli değiştirilen müfredatla bilimsel eğitimin önü kapanırken, bir taraftan imam hatip baskısı altındayız.

Boşanmak kadınların yaşamındaki şiddetin bittiği anlamına gelmiyor. Çalışamayan, nafakaya mecbur olan kadınları zorlu bir yaşam bekliyor. Okuyacağınız mektup her şeyi en açık biçimde özetliyor....

Hepimizin ortak hayali tek adamın kararları altında yaşamamak oluyor, birbirimize ses oldukça karanlık biraz olsun aydınlanıyor en çok da kadınların gülümsemesiyle.

Virüsten mi, işsiz kalmaktan mı, yoksa borçlardan mı korkalım bilemedim vallahi. Sadece “evde kalın” diyorlar ama “bu insanlar ne yiyip içecek, neyle borcunu, kirasını ödeyecek” diye soran yok.

Çocuklarıma çikolata almamak için onlarla markete girmekten kaçınır oldum. En ucuz zincir marketlerde bile bir defter 40 liradan başlıyor. Ne yapalım, çocuklarımızı devletin yurtlarına mı terk edelim?

Editörden