Tek adam kaybediyor, kadınların kazanma zamanı!
Bu seçim iki Rabia arasında bir seçim olarak anılacak: Tek Adam’ın rabiası bir yanda, Giresun Eynesil’in Rabiası tam karşısında.

İl il ne ki, ilçe ilçe gezildi! Tek bir adam, lideri olduğu ittifakın adaylarının toplamından daha fazla mesai harcadı. Jetlerle, uçaklarla, megaboardlarla, devlet hazinesi ve kasasıyla... Yetmedi, tüm televizyon kanallarının yüzde 90’ıyla... Yetmedi, yol, köprü, hastane inşaatlarıyla, 17 yıllık icraatlarıyla... Yetmedi, yerel bütçeleri kısma tehdidiyle, kayyum şantajıyla... Yetmedi, kenevir torbalara doldurduğu ‘hanımlar, alın bunu beylerinize demleyin de onları ikna edin’ çayıyla... İç politika dahi yetmedi, Yeni Zelanda’daki cami katliamı üzerinden yapılan ‘cihadist’ çağrılarla... Elindeki tüm olanaklarla, fizik kanunlarının elverdiği tüm koşullarda, tüm varlığını ve nüfuzunu ortaya koydu Tek Adam.

İktidarın küçük ama vazgeçilmez hale gelen ortağı MHP’nin 24 Haziran seçim programından ödünç alınmış bir anlayışla, kendi varlık ve devamlılık koşullarının toplamına ‘bekâ’ dedi. Çok sürmedi, ‘bekâ’nın, cumhurbaşkanlık sistemiyle tarihinin üçüncü aşamasına girdiği iddia edilen memleketin değil, tek adam rejiminin bekâsı olduğu 1 Nisan’da çoktan aşikâr idi.

17 YILDA BİRİKEN İRİN FIŞKIRIYOR

Karış karış gezilen memleket toprağında o kadar çok toz kaldırdı ki bu ‘bekâ’ endişesi, seçim bitip sonuçlar belli olduktan sonra dahi toz duman dağılmış değil. Çünkü herkes kazandığını söylüyor, herkes kazanmış, herkes kaybetmiş görünüyor. Ana muhalefet partisi, merkezi düzeyde ittifak yaptığı İYİ Parti seçmeninin oyunu blok halde almış, merkezi bir ittifak gücü olarak tanınmadığı halde HDP tabanından da, özellikle batıda, sonucu etkileyecek düzeyde destek görmüş görünüyor. Bu sayede kendi oy sayısını yükseltmediği halde yönettiği belediye sayısını yükseltmeyi başarmış durumda. Ne var ki milyonlarca insanın “tek adam iktidarının ilerleyişini durdurmak” amacıyla kendisine verdiği oyların potansiyel gücünü, yani emekçilerin demokrasi lehine yaptığı siyasi hamleyi, Kılıçdaroğlu ağzından “Ekonomik kriz için her türlü çözüme varız” diyerek istismar ediyor; emekçileri sermayenin çözümüne, yani kendi felâketlerine çağırıyor.
Tek adam iktidarıysa tek tek oy sayısını artırdığı söylemiyle seçmenlerini kaybetmediğine inandırmaya çalışıyor ama nafile. Ne kadar “PKK’nın kriptosu, FETÖ’nün komplosu” desinlerse desinler, büyükşehirleri kaybedişi ayan beyan ortada. Ne kadar denense de 15 Temmuz hamuru artık su kaldırmıyor. Bu sefer Üsküdar’ı geçemeyen atlılar “Teşekkürler” afişi indirip asma idmanıyla meşgul, Saray’a çekilen Reis’in sükuneti partileşen kurumların ve kurumsallaşan parti organlarının basiretinde bir tıkanıklığa, kendi aralarındaki çıkar hırlaşmalarına dönüşüyor. Reis’in bekâsı bir yana, büyükşehir belediye başkanlığından il, ilçe belediye başkanlıklarına, hatta muhtarlıklara varana kadar, kazanılmamış bir seçim halinde kaybedecek çok şeyi olan “bekâ ortakçıları” kazanamadıkları seçimi kaybetmemek için didinip duruyor. Onlar didindikçe 17 yıldır partide ve devlette biriken irin fışkırıyor.
24 Haziran seçimleri öncesi söylemiştik: “Kaybetmeyebilirler, ama kazanamayacaklar!” Nitekim kaybetmedikleri, ama kazanamadıkları 24 Haziran seçimlerinde başlayan erime, rejimin 24 Haziran’da eksik ve cılız kalan meşruiyetini tamamlamak için daha çok güç talebiyle karış karış gezilen 31 Mart seçimlerinde aleni bir yenilgiye dönüştü. Bu sefer alenen kaybettiler!

31 MART’IN GELİŞİ 8 MART’TAN BELLİYDİ

Seçimin belirleyeni ekonomik kriz olacak diyen az değildi. Sadece krizin yenilgi üzerindeki etkisinin ölçütünün ne olacağı kestirilemiyordu. Artık görülüyor, krizi yönetme stratejisini oluşturan sermaye teşvikleri ve toplam tüketimi artırma taktikleri; kutuplaştırıcı ‘terör’, ‘dış güçler’, ‘darbe’ söylemleriyle ve ‘ezana sahip çıkmak’ gibi cihadist çağrılarla iktidara yönelmesi muhtemel tepkiyi topraklama taktikleri krizin yenilgiyi koşullamasını engelleyemedi. 16 Nisan Referandumu’nda Türkiye’nin en büyük beş ilinden dördünde, yani Bursa hariç İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya’da HAYIR tecihinde hissedilen ‘dip dalga’ 31 Mart seçimlerinde Antalya, Adana, Mersin ve Hatay’a yayılarak Akdeniz boyunca kabarmış durumda. Siyasal eğilim ve seçmen davranışlarını ölçmeye çalışan araştırmaların ortaya koyduğu gerçek, belki de hiç olmadığı kadar geçerli artık: Bu dip dalganın ana aktörleri kadınlar ve gençler!

Şaşılası mı? Asla! Emek Partisi’nin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle örgütlediği yüzlerce buluşmanın sonucunda yazılan rapor, 31 Mart’ın gelişinin 8 Mart’tan belli olduğunun en sarih belgesi niteliğindedir. Bugün “kaybedilen” Ankara’da yaşayan, 3 yıl önce bina temizleyerek başladığı çalışma yaşamına bugün bir pastane mutfağında 1200 TL karşılığı ter dökerek devam eden 51 yaşındaki kadının hali belirleyici olmuştur. İşkur kisvesi altında AKP il ve ilçe örgütleri üzerinden istihdamın organize edildiği 3-6-9 aylık geçici işleri “small, large, medium” diye adlandıran Adanalı kadınlardan birinin şehir dışında okuyan kızına para gönderemediği için yaşadığı kaygıda gizlidir yenilginin şifreleri.


HAYIR, HAYIR DEMEKTİR!

Katılımın yüzde 5 oranında düştüğü, Cumhur İttifakı oylarının yüzde 4 oranında eridiği Kocaeli’de, bir plastik fabrikasında çalışan kadının “Kriz yok” diyen iktidarla kriz bahanesiyle bir taraftan işçi çıkarıp diğer taraftan yeni makineler alan patron arasında ilişki kuran aklını küçümseyenler yenilmiştir. Krizle birlikte fabrikalarında su sebillerinin kaldırıldığı, 7’li vardiya sistemi denemelerinin arttığı, işyerinde cinsel taciz ve mobbingin katlanılmaz boyutlara vardığı, kadınların askıda ekmek için sabahın 6’sında kuyruk oluşturduğu Bursa’da Cumhur İttifakı oylarının yüzde 7’sinin erimiş olması şaşırtıcı değildir. Artan deterjan fiyatları yüzünden evde temizlik malzemesi yapan, mahalle mahalle, market market dolaşıp en ucuzu bulmaya çalışarak, kocası değil çocukları yesin diye meyveleri dolabın arkasına saklayarak krizin yükünü sırtlanan Tekirdağlı kadınların dirayetiyle, AKP’nin yaklaşık yüzde 14’lük oy kaybı yaşadığı Elazığ’da oğlunun okul çantasını feda edip kızına bez alan annenin sandıkta vücut bulan hafızasıyla da açıklanabilir bu “yenilgi.” Ve İstanbul; Tek Adam’ın ‘aşkı ve sevdası’na, adeta 16 Nisan Referandumunu bir kez daha yaşatırcasına, “Hayır hayır demektir!” diye karşılık veren kadınlar, pazardan meyve alamadıkları çocukları için de oy kullandılar şüphesiz.

İKİ RABİA ARASINDA BİR SEÇİM
Krizin belirleyeninin bu ekonomik kriz koşulları olduğu muhakkak. Lakin, bu seçimde rol oynayan başka bir etken daha vardı: Ekonomi diye ayrı düşünülmeye alışılan şeyin politikayla, halkın arzuları ve özlemleriyle olan ilişkisi. Kriz emekçiye vardı, patrona yoktu; adalet ise tam tersi, zengin için bir ayrıcalık, emekçi için söküp alınacak sözde bir hak. Adaletin yokluğuna duyulan tahammülsüzlük, adeta debisi yükselen kan akışının damarları şişirmesi gibi, ‘dip dalga’yı daha görünür kıldı bu seçimlerde.
Diyarbakır Sur’da boşaltılan mahallesinin harabelerini seyrederek oy kullanan Kürt kadınları, ipotek koyulan halk iradesini hepimiz adına kayyumdan geri aldılar, hem de memleketin batısında “Sıkıysa İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e kayyum ata!” dercesine.
Aynı adalet arayışı, 8 Mart günü bir kadın personelini tokatlayarak ağlatan Nazilli Belediye Başkanının makam koltuğunu altından çekiverdi.
Bilecik, Pazaryeri’nde özel kalem müdürü olarak çalışırken kendisine mobbing uygulayan belediye başkanı karşısında bağımsız aday olarak Zekiye Tekin’i dikti. Tekin, hem o belediye başkanını hem de kendisini aday göstermeyen AKP ilçe yönetimini sandığa gömmüş oldu.
10 Ekim’de kaybettiğimiz Başak Sidar’ın annesi Hatice Çevik, IŞİD’in 33 can aldığı Suruç’u sadece kayyımdan değil, bombalarla halkı terörize eden cihadist çetelerin hafızasından ve onları koruyan resmi-gayriresmi iktidar erklerinin elinden geri aldı.
Kısacası, bu seçim sadece büyükşehirlerin “alınması” olarak okunursa dip dalganın hareketinin özü ıskalanmış olur. Çünkü büyükşehirlerin alınması, bu özdeki kıpırdanmanın büyümüş bir dalga boyudur. Uzun zamandır, emekçilerin tırmalayarak erişmeye çalıştığı, her gün daha fazla cinsel, fiziksel ve ruhsal şiddete maruz kalan kadınların mahkeme önlerinde ısrarla talep etmedikçe alamadığı adalete duyulan özlem bu kıpırdanışın temel motivasyonlarından biri. Şimdilik daha çok yerellerde kendini dışa vuran bu dönüştürücü adalet arayışı, bilinçlerde ekonominin politikaya, ‘patron’un ‘tek adam’a bağlandığı yolu kat ediyor. İşte tam da bu yüzden bu seçim iki Rabia arasında bir seçim olarak anılacak: Tek Adam’ın tüm adaletsizliklerin üstünü örtmek için kullandığı “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” rabiası bir yanda… AKP’li belediye başkanının yeğeninin öldürüp AKP’li bakanın cinayeti örtbas ettiği, zenginin adaletinin emekçiye zulüm olduğunu anlayan Giresun Eynesil’in Rabiası tam karşısında.
KISA ÇÖPLER YÜRÜYOR, BİR SONRAKİ DURAK 1 MAYIS

Sur’da, Nazilli’de, Pazaryeri’de, Suruç’ta, Eynesil’de kısa çöpler yürüyor. Burjuva medyanın boyalı haritalarında görünmezleşen bu gerçek Kayseri’de Eylem’in, Kocaeli’de Reyhan’ın, Dersim’de Pamuk, Pakize, Fatma, Elif, Derman, Şermin ve Serpil’in, İstanbul’da Gönül, Çayan ve Hülya’nın ve bu satırları okuyan daha nice kadının kapı kapı dolaşan sebatında, onların temas ettiği binlerce kadının ‘uyanmakla, anlamakla, bilmekle’ çoğalan dirayetinde ete kemiğe bürünüp bir mücadeleye can suyu taşıyor: Krizin derinleştirdiği yoksulluğun cenderesinde ekonomik sömürüyle politik baskının bir ve aynı gerçeklikten geldiğini, sınıflar arasındaki mücadelenin sebep ve sonuçları olduğunu anlamaya her zamankinden daha yatkın, mücadele etmek için her zamankinden daha çok sebebe sahip, işçi sınıfının birlik ve mücadele günü 1 Mayıs’ın eşit ortağı milyonlarca kadının mücadelesine...

“Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette
Direnmekle
Kurtulmakla
Barışla...”*

1 Mayıs’a!

* Hasan Hüseyin Korkmazgil / Amenna
* Sur’un halen yasaklı olan mahallesinde ilk kez sandık kuruldu. Göç etmek zorunda kalan Sur seçmeni oyunu kullanmak için mahalleye geldi. Oyunu kullandıktan sonra da okul bahçesinden mahallelerinin son haline bakan yaşlı bir kadın. / Sertaç Kayar

İlgili haberler
Sandığı aşan taleplerimizle 1 Mayıs’a

Herkesin çözüm için ayrı ayrı fikri var, ancak talepler etrafında birlik olma fikri zayıf. Ama yan y...

Biraz da bizi bu krize mahkum edenlerin içi yansın...

Bir ithalat firmasında çalışan kadınlar ekonomik krizden dertli. Ve diyorlar ki, ‘Bunca yıldır içi y...

Yerel seçim bitti, taleplerimizin takipçisiyiz

Siyasetten uzak durarak değil; halk olarak mahallelerde komisyonlar kurarak, bu komisyonlar aracılığ...

‘Böyle gelmiş ama böyle gitmemeli’yi örgütleyelim

Yerel seçimlerde Dersim Ovacık Belediyesi Devrimci Güç Birliği Eş Başkan Adayı olan Serpil Argın, se...

Değişim için kadınlar yan yana

Tüm tehdit ve engellemelere rağmen Akşemsettin Mahallesinde kadın muhtar adayı Hülya Zabun 11 bin 15...

Şimdi birlikteliği büyütme zamanı

Kimi zaman dertleştik, kimi zaman yaşadıklarımıza isyan ettik ama en çok da bunlar ortadan kalksın d...