Umutsuzluk çıkmazından inatla sıyrılan Leyla
Çocuk yaşta tecavüze uğrayan ve kendisine tecavüz eden kişiyle evlendirilen Leyla’nın hapsedildiği şiddet dolu hayattan sıyrılma hikayesi...

Leyla: Çocuk yaşta istismara uğrayan, kendisini istismar edenle zorla evlendirilen ve yaşamı şiddet dolu bir kabusa dönen, ancak bunları güçlenerek atalatan 27 yaşında üç çocuk annesi genç bir kadın.

Ağrı’nın bir köyünde yaşayan Leyla, kalabalık bir ailenin en büyük kızı. Kendi hikayesini anlatırken: “Memlekette benim gibi binlerce kız aynı durumu yaşıyordu” diyor.

11 yaşında askerden gelen amcasının oğlu tarafından tecavüze uğradığını anlatmakla başlıyor: “Okuldan geldiğim bir gün oldu her şey. Ne olduğunu, ne yaşandığını bilmiyordum. Üçüncü sınıftaydım, gömleğime kan değmişti o gün annem de "kızım genç kız oldu" diye sevinmişti.

Ertesi günü anneme anlatmaya çalıştım, o günden sonra okula göndermediler. Eve kapatmaya çalıştılar.”

O süreçte psikolojisinin bozulduğunu ve intiharı bile düşündüğünü söylüyor Leyla, “Bizim coğrafyada zaten küçük yaşta evlendirilirdi kız çocukları, ama ben çok küçüktüm. 2-3 yıl kadar nişanlı kaldım. Tecavüz ne demek, evlenince ne olacak bildiğim şeyler değildi. Biriyle sözlüydüm, birilerinin gelini olmuştum. Ama ben bu durumun farkında bile değildim. Annem bana tecavüz eden adamı hep çok severdi. ‘Nişanlısını görsün’ derdi. Beni kandırarak ikimizi aynı odaya koyardı. Arkamdan kapılar kilitlenirdi. O oda da yine taciz ediyordu, dokunmaya çalışıyordu. Sırf bu yüzden annemi hiç sevmedim. Babamın da babalığını görmedim ama birkaç kez de olsa ‘Ben kızımı ezdirmem’ demişti. Bunu yapmamış olsa da demişti.”

11 YAŞINDA TECAVÜZ, 14 YAŞINDA EVLİLİK, 15 YAŞINDA ANNELİK
14 yaşına geldiğinde evlendirilen Leyla, daha evliliğin 15. günü şiddet görmeye başladığını, elbirliğiyle hayatının nasıl elinden alındığını anlatıyor: “2-3 ay sonra hamile kaldım, sonra ilk çocuğum ben 15 yaşımdayken oldu. Acılar içinde ve istemeyerek doğurmuştum. Bu benim için doğum acısı değildi, başka bir acıydı. Şiddetin ardı arkası kesilmiyordu. Bedenime hükmettiği gibi beynime de hükmetmek istiyordu. Dayak, şiddet kesilmeyince ‘en azından hamile kalırsam, dayak yemem’ diye 17 yaşımda bir erkek çocuk daha doğurdum. Zaten istemesem de çocuk yapmak zorundaydım.”

Yaşamını bir kafese benzeten Leyla’nın hayatı çocuk doğurma ve şiddet gördüğü günler arasında geçti. İlk başlarda kaynanası ile birlikte aynı evi paylaşan Leyla daha sonra çocukları ve kocası ile birlikte gecekondudan bozma bir eve yerleşti. “O adam inşaatta çalışmak için başka başka şehirlere gidiyordu. Elimizde para yok, ne benim annem ne de kaynanam yardım ediyor. Çocuklarım aç yatıyordu. Ben antidepresan kullanıyordum. Çocuklarıma yemek yapamıyordum. Tandırda ekmek yapmak istesem düşecekmiş gibi oluyordum. Zorlaya zorlaya kendimi çocuklar için yine yapıyordum. O evde o kadar çok perişanlık ve rezillik çektik ki ne kadar anlatsam az.”

ARTIK KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURAN BİR LEYLA
Defalarca intihara yönelen Leyla, intiharın bir çözüm olmadığını görünce başka kurtuluş yolları aramaya başladığını söylüyor: “Küçük eski bir telefonum vardı onda siyasi parti kadın örgütleri ne yapıyor diye bakmaya başladım. Mor Çatı’yı aradım. Çocuklarımla birlikte kaçıp Mor Çatı’da bir sığınmaevine yerleştik. Orada birkaç ay yaşadık. Bu arada köyde ne oluyor diye de merak ediyorum. Öğrendim ki annem 10 gün boyunca yemek yememiş, öldüğümü sanmış. Vicdan yapıp yerimi söyledim. O adam Mor Çatı’ya gelip yalvardı. Belki düzelmiştir her şey deyip çocuklarımı da alıp Mor Çatı’dan çıktım.Ancak en fazla 1-2 aydan sonra yine şiddet başladı.”

Şiddet devam edince boşanmaya karar verdiğini ve bu süreçte koruma kararı aldığını anlatıyor Leyla: “1 ay boyunca çocuklarımı okula göndermedim evden dışarı çıkmadım. Bıçakla kapıma dayandı. Polisi çağırıyordum, polis gelene kadar kayboluyordu. Karşımdaki komşum biz evden çıkamıyoruz diye kendisine ekmek alınca bize de alıyordu.”
Bu süreçten sonra başka bir yere taşınarak yepyeni bir yaşama başlayan Leyla, evde takı yaparak geçinmeye başladığını, gerektiğinde çocuklarıyla sokakta su sattığını, kuru temizlemecilik yaptığını ve çamaşır yıkayarak ayakta kaldığını anlatıyor. Kocası nerede karşısına çıksa, nerede önüne taş konsa o düzeni yıkıp başka bir düzen kurmaya çalıştığını ekliyor. Tüm bunların yanında hâlâ mücadele ediyor Leyla, iki yıldır çocuklarının velayetini almak için uğraşıyor.

‘BİZ KADINLAR YAPABİLECEKLERİMİZİ GÖREMİYORUZ’
Çocuklarının tekrar aynı yoksulluğu ve şiddeti yaşamaması için bu uğraşa devam edeceğini söylüyor: Çocuklarıma tekrar aynı yoksulluğu onlara yaşatmak istemiyorum. Yaşadığım tüm psikolojik sorunlarımı atlattım çocuklarım ve kendim için. Umudum ve gücüm var artık. Biz kadınlar yapabileceklerimizi göremiyoruz, göremediğimiz için de boyun eğmeye devam ediyoruz. Bakın en dipten, kendimce en iyi noktadayım. Yeter ki kurtulma arayışı olsun. Bu kurtuluşta dayanışma desteği sunan siyasi partiler, kadın dernekleri var. Kendinize inanın. Tırnağın varsa başını kaşırsın. Bu hayat bize tırnaklarımız ile kazıya kazıya yaşamamızı sunuyor. Kadınlar hep birlikte, el ele, omuz omuza olmalıyız.”

Leyla bizlere hayatın en umutsuz noktasında; umudu yaratacak gücü kendisinde ve dayanışma da bulduğunu söylüyor. Oysa zaten bizi güçlü yapan şey ‘yapabildiğimizi’ görmek ve burada sadece kendimizi değil diğer kadınların da yapabileceklerini görüyoruz. Sırf bunun için bile daha fazla kadınla değiştirmeyi mücadele etmeyi istiyoruz. Peki, siz bu umutsuzluk çıkmazından bizimle birlikte çıkmak istemez misiniz?

İlgili haberler
Kanla sulanmış bir coğrafyanın 13 Gül’ü...

Şen kahkahaları, şarkıları, dansları eksik olmuyor. Sevgileri ve muziplikleriyle Ventas hapishanesin...

Kızıl Meydan’ın sosyalist dengbeji: Sûsika Simo

Ayağındaki prangaları kopardı, sesini tüm Sovyet ülkesine duyurdu, Lenin’e yazdığı kılamlarla anıldı...

Kendi emeğiyle güçlenen HASİBE

Yıllarca yaşadığı bütün zorluklara ve şiddete rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyen, kızlarıyla birli...