Bilimin ve şiirin peşinde bir kadın: Mihrî Hatun
Osmanlı döneminin bilinen ilk kadın divan şairidir Mihrî Hatun. Şiirdeki ustalığı, cesareti, içtenliği ile dikkat çekmiş, döneminin usta divan şairleri ile atışmaktan geri durmamış bir kadın ozan.

Osmanlı döneminin bilinen ilk kadın divan şairidir Mihrî Hatun. Amasya’da, kesin olmamakla birlikte 1460’ta doğduğu 1506’da öldüğü yazılıdır yaşam hikâyesinde.
Mihrî, bilim öğrenme, şiirde ilerleme isteği yüzünden önce ailesinin, sonra da sevdiğinin kendisine çizdiği hayat çizgisine karşı çıkmış, kendi yolunu seçmiş bir kadın. Bilgisi, şiirdeki ustalığı, cesareti, içtenliği ve yalınlığı ile dikkat çekmiş, döneminin usta divan şairleri ile atışmaktan geri durmamış bir kadın ozan.

İşte, kendisi de Türkiye’nin önemli kadın şairlerinden olan Sennur Sezer’in, “Türk Safo’su Mihrî Hatun” isimli kitabı bu kadın ozanın yaşamını anlatıyor. Üç yıl önce kaybettiğimiz Sezer’in, Kor Kitap tarafından yayına hazırlanan kitabı, bu ay içerisinde okuyucularıyla buluşacak.

Safo (Sappho), bizim Midilli dediğimiz, Yunanistan’ın Lesbos adasında doğup yaşamış antik dönemin en ünlü kadın şairi. Şiirleri Türkiye topraklarından çok yurtdışında ilgi çeken Mihrî için “Osmanlı Safo’su” benzetmesi yapılmış, yetenek bakımında akraba oldukları söylenmiş. Mihrî Divanı’nın bir baskısı da SSCB Bilimler Akademisi tarafından 1967’de Moskova’da yapılmış.

GÖRÜLMÜŞ, DUYULMUŞ ŞEY DEĞİL!
Sennur Sezer’in kaleme aldığı ve ilk olarak 1996 yılında basılan, “Türk Safo’su Mihri Hatun” kitabı, bir dönem Timur’un ordugâhındaki bilginlerin yanında kalan, kendi tekkesini kurduktan sonra çevresindekilere verdiği, “Bilime yakın olun, devletlilere değil” öğüdüyle bilinen Amasyalı derviş Pir İlyas Halvetî’nin hayat hikayesi ile başlıyor.

Sezer kitap boyunca Amasya’yı da tarihi, mimarisi, coğrafi yapısı, sosyo-kültürel yaşantısı ile ayrıntılı olarak anlatıyor.

Mihrî doğduğunda tahtta Fatih Sultan Mehmet var. Sonradan onun yerine geçecek olan II. Beyazıt ise Amasya Valisi. Halk ayaklanmaları, taht kavgaları ve savaşların bolca yaşandığı dönemler...

Mihrî’nin babası kadı, aynı zamanda şiir yazıyor. Annesi de okuma-yazma biliyor. Kız çocuklarına genelde Kur’an okumaya yetecek kadar bir eğitim yeterli görülüyor. Mihrî’yi de mektebe gönderiyorlar. Bir süre sonra Kadı Belâyi kızını evde eğitmek zorunda kalıyor, çünkü okuldakilerden daha çabuk öğreniyor. Evlerinin yakınındaki bir tekkede eğitimine devam ediyor. Ardından şiire merak salıyor. Mihrî’nin eğitime doymayışı ve şiire bağlanışı ailede sorun olmaya başlıyor. O zamana kadar bir kızın ne bilge olarak ne de ozan olarak yaşadığı görülmüş, duyulmuş şey değil!

MİHRÎ KENDİ YOLUNU ÇİZİYOR
Ama Mihrî doğru bildiği yoldan gitmekte kararlı. Mihrî bir başka Amasyalı ozan Zeynep ile birlikte güzel söz söylemekteki ustalıkları nedeni ile Amasya sarayına çağrılır. Başlangıçtaki görevleri şehzadenin annesi ile sohbet etmek, gönlünü eğlemek.

O devirde sarayda bulunan değerli bilginler, şairler ve diğer sanatkârlar Şehzade Beyazıt’ın iyi yetişmesi için adeta akademik bir ortam oluşturmuş durumda.
Türkmen ve Yörük yaşayışının kadını erkekle denk saydıran yaşayış kurallarına kentte yer yok. Kadınlar kızlar babalarına, kocalarına ya da erkek kardeşlerine bağlı yaşamak zorunda.

Mihrî’nin erkek kardeşinin geleceği ve babasının kadılığı bırakıp medresede eğitmen olmak istemesi yüzünden aile başka bir kente göç kararı alır; Mihrî ise sarayda kalmak istediğini söyler. Bilimin halka yayılmadığı, zengin, soylu ailelerin elinde ve sarayda tutulduğu o zamanlarda kendi gelişimi için en iyi yolun bu olduğunu düşünür.

Kadı Belâyi durumu tekkedekilere danışır, Pir İlyas’ın, “Devletlilere değil, bilime yakın olun” öğüdünü hatırlatır. Tekkenin piri ise Mihrî’nin bilgisini bütünlemesinin yolunun devletlilerin yanında mümkün olduğunu söyleyerek, “Amasya Sarayına bilgeler gelir, sohbetlerini dinlese yeter. Kızımızın bilim araması, bulduğu yerden alması gerektir” der. Mihrî Hatun’a öğrendiklerini yazmasını da öğütler.

Saraya çağrılan diğer kadın ozan Zeynep ise evlenmeye karar vermiş ancak evlendiği kişi şiir yazmasını yasaklamıştır.

YALIN AMA DERİNLİKLİ
Mihrî Hatun, Beyazıt’ın sultan olmasının ardından oğlu Şehzade Ahmet’in Amasya Valisi olduğu dönemde sarayda kurduğu bilim ve şiir meclislerinde yer alır. Önce Müeyyitzade’ye ardından İskender Çelebi’ye aşık olur ama evlenemez. Belki de Zeynep’in başına gelenlerden dolayı evlenmek istemez. Gazellerinde aşkı serbestçe konu edinmekten çekinmez.

Mihrî şiirlerini Türkçe yazmayı seçer, şiirlerinin dili döneminin şairlerine göre oldukça yalın ama derinliklidir. Divan edebiyatında pek görülmeyen biçimde güncel konulara değinen şiirler yazar. Döneminde “Şairlerin Padişahı” diye anılan Necati’nin şiirlerine şiirle karşılık vermesi yani nazire yapması ününü artırır.

SAKINMASIZ BİR KADIN
Mihrî ömrünün son yıllarında hayatı boyunca ayrılmadığı Amasya’dan çıkarak İstanbul’a gider. Saray’daki kadınlar, “Erkeklerle konuşmaya alışık, sakınmasız bir kadın konuk. Boş zamanlarında elinde nakış değil hep kitap var” diye söz ederler ondan.

Mihrî’nin Divanı’nın günümüzde üç kopyası, Ayasofya, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve Fatih Kütüphanelerinde bulunuyor.

Kadınların okuma yazma bilmediği, erkeklerin çevresine giremediği, ‘birey’in olmadığı, egemen gücün ya da dinsel kurumların dediklerine gözü kapalı uymak zorunda olan ‘kul’un bulunduğu bir dönemde kendini geliştirme ve ayakları üzerinde durma mücadelesi veren bir kadın Mihrî.

“Kadınlar güçsüz olsun, yaşlı adamlarla evlenmeye mecbur kalsın” şeklinde bir bakış açısına sahip günümüz iktidarına “Çok beklersiniz” diyerek ve tarihin derinliklerindeki bu kadın ozanın hikayesini kitaplaştıran Sennur Sezer’e teşekkürlerimizle bitirelim...

İlgili haberler
Adana’da bir ‘Kadın Sığınağı’

Herkesin sığınmaevinden haberdar olduğu sığınamayan kadınların hikayesi Kadın Sığınağı.

MOR: Anlatılan bütün kadınların hikayesi

Sığınmaevinde yaşayan 5 kadının yaşanmış hikayelerinin anlatıldığı ‘Mor’, kadına yönelik şiddeti tiy...

Dünya kadınlarının krize karşı mücadele deneyimler...

Ekim ayı sayımızda dünya kadınlarının kriz karşısında yaşadıkları sorunları ele almıştık. Bu sayımız...