Geç gelen adalet, adalet midir!
Ekim 2016’da ihraç edilen SES Malatya Şube Eş Başkanı Bülent Uçar, üç buçuk ay sonra kalp krizinden hayatını kaybetti, iki yıl sonra göreve iade edildi. Şimdi mücadelesini eşi ve kızları sürdürüyor.

29 Ekim 2016’da 675 No’lu Kanun Hükmünde Kararname ile işinden ihraç edilen SES Malatya Şube Eş Başkanı Bülent Uçar, ihraç edildikten üç buçuk ay sonra kalp krizi geçirip hayatını kaybetti. Ardında bir eş ve iki kız çocuğu bırakan Uçar, ölümünden 2 yıl sonra göreve iade edildi. Eşi Songül ve kızları ise bu süre içinde zorlu bir mücadele vermek, ayakta kalabilmek için büyük çaba göstermek durumunda kaldı. Songül Uçar’la aradan geçen iki buçuk yılda yaşadıklarını konuştuk.
İhraç kararının hem eşini hem kendilerini derinden etkilediğini belirten Songül Uçar, eşinin vefatına kadar olan süreçte yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “İşe girerim, bir şeyler yaparım, diyordu. O süre iş aradı, birkaç özel hastaneye başvurdu, ihraç edildiği için almadılar tabii. O da ihraç edilen arkadaşlarıyla bir çay ocağı açmayı düşündü. İş bölümünü bile yapmışlardı, ‘Kim daha iyi çay demler, kim daha iyi bulaşık yıkar...’ şakalaşıyorlardı. Benim de yardım etmemi istiyordu. Gözaltılar nedeniyle de endişeliydi ve hazırlıklı olmamızı istiyordu.
O dönem çok kötü olmuştu, ama bunu bize yansıtmıyor, güçlü durmaya çalışıyordu. Hiç uyumadığını fark ettim, sürekli sigara içiyordu, çok kilo kaybetmişti. Stresten vücut ağrıları artmıştı, vücudunun çeşitli yerlerinde uyuşmalar olduğunu söylüyordu. Hastaneye gitmedi, ‘İhraç edildiğim hastaneye gitmem, gururum incindi’ demişti. Bülent’in vefatı hiç beklenmedik bir şeydi hepimizi için. Alışmak zor oldu, alıştık mı? Alışmadık, çok büyük acılar yaşadık kızlarımla.”

‘İHRAÇ EDİLEN BİRİNİN EŞİNİ ÇALIŞTIRAMAYIZ’
Eşinin ölümünden sonra maddi manevi çok sıkıntı yaşadıklarını, kızlarının eğitimi için arabalarını satmak zorunda kaldıklarını, araba olmayınca ceviz bahçelerine de bakamadığını söyleyen Songül, “İş başvurusu yaptım, ancak ‘ihraç edilen birinin eşini çalıştıramayız’, “Evraklarını bırak, biz sana haber veririz’ dediler... Çok okula evrak bıraktım, hiçbir dönüş almadım. Kızım sınava girecekti, başarılı bir öğrenci olmasına rağmen hiçbir şey yapamadı. İki çocuğum da psikolojik destek aldı, büyük kızım hâlâ tedavi görüyor. İlaç alamadığımız zamanlar oldu. Yeni birileriyle tanışmak istemiyorlar” diyor.
Şimdi biraz daha iyi olduğunu söylediği çocuklarına özellikle “Babanız ne iş yapıyor?” sorusunun ağır geldiğini dile getiriyor Songül ve ekliyor: “İkisi de babasını çok güzel biliyor.”
Göreve iade kararına sevinemediklerini belirten Songül, “Bülent gittikten sonra böyle bir karar gelmesi daha çok yıprattı. Olan Bülent’e oldu” diyerek, kızlarının maddi manevi bütün haklarını almak için mücadele edeceğini söylüyor.

‘MÜCADELE AZMİNİ BANA BIRAKTI’
Haksız yere işinden edilen herkesin görevine iade edilmesini ve hakkını almasını isteyen Songül, Bülent Uçar’ın evlilikleri süresince kendisine de çok şey kattığını belirtiyor: “Ben lise mezunuydum, okumak gibi bir niyetim yoktu; beni sosyoloji okumaya teşvik etti, araba sürmeyi öğretti. Farklıydı, çocuklarıyla arkadaş gibiydi, sohbetler ederdi. Çocuklarımıza iyi bakarak Bülent’i yaşatmış olacağım. O mücadeleci bir sağlık emekçisiydi. Sendikasından hiç vazgeçmedi. Bülent mücadele azmini bana bıraktı.”
Bülent Uçar’ın büyük kızı da ilişkilerinin her zaman çok iyi olduğunu söylediği babasının bıraktığı hatıralarla hala hayatına yön verdiğini ifade ediyor: “Ben babamla daha çok zaman geçirdim, annemle daha yeni tanıştık diyebilirim. Babamın yemek masasında öylesine söylediği şeyleri şimdi kavrıyorum. Hayatıma hâlâ yön veriyor. Babamın mücadelesini herkes duysun istiyorum. Bu çok temiz bir mücadeleydi kirlenmesini istemiyorum. Sessiz kalmak istemiyorum.”

İlgili haberler
Kadınlar KHK’lara karşı direniyor

Gözaltılara, ihraçlara, KHK’lara ve Ohal’e karşı kadınların tepkisi net: Kadınlar susmayacak!

OHAL’de kadınlık halleri: Her halde direniş...

Dosyadaki her bir kadın, mesleklerini elde etme çabaları, yaşamları, ihraçların kadınlar için katmer...

OHAL: Ölüm gibi bir şey oldu ama ölmeyeceğiz

Kadın akademisyenler barış imzacısı oldukları için yıllarca emek verdikleri üniversitelerden uzaklaş...