DERGİMİZDEN
Eşinden ayrılıp iki çocuğuyla birlikte yeni yaşamlarını kurmaya çalışan bir kadın; bir yandan krize, bir yandan fırsatçılığa, bir yandan emek hırsızlığına karşı savaş veriyor...
Düşündüm, aynı acıları metrobüsteki bu çocuk da yaşamıştı. O çocuğun bir anlık kendisini aynada bir star, şarkıcı veya ünlü biri olarak görme hayali bu acıların üstünü örtebilmiş miydi?
‘Kahloizim’ diye bir akım var da bizim mi haberimiz yok. Memleketin her bir yanını sarmış müridleri var da hepimizden gizli mi çalışıyorlar?
Ekmek ve Gül’ün Haziran sayısında kadınlar neleri değiştirdiklerini ve neleri değiştirebileceklerini anlatıyor... Umut veren okumalar dileriz...
Görüyor ve biliyoruz ki bu seçimler yalnızca “Belediyeyi kim yönetecek?” seçimi değildi, şimdi artık daha da çok “Nasıl bir hayat” istediğimizin seçimi haline geldi.
Bunca sefalet, bunca yalan dolan, bunca güvensizlik, bunca çirkinlik içinde “Her şey güzel olacak” diye bir çağrı duymak, elbette iyi geliyor, güzel geliyor. Değişime dair umudu besliyor çünkü.
AKP’ye oy veren, vermeyen işçilerde birçok fikir olmasına rağmen “Seçimlerde usulsüzlük yapıldı. Binali Yıldırım mağdur edildi” diyene hiç rastlamadık.
Pazarlarda alacağımız sebzelerin önünden en az beş defa geçiyoruz ki en ucuzunu bulalım. Temennim bu hayat pahalılığın son bulması.
Kocaeli’de kapı kapı dolaşıp belediyenin mahalleye kreş açması için imza toplayan kadınlar, hem kreşin kendileri için önemini anlatıyor hem de kampanyalarını...
Belediyeyi CHP’nin kazandığı Ankara’da sosyal yardımların kesileceği söylentisi kadınları endişelendiriyor. Kadınlar, en önemli talepleri olan kreş için hâlâ adım atılmamasına da tepkili.
Yenilenen İstanbul seçimleri ülkenin gündemi olsa da bir otobüs yolculuğunda yapılan sohbetler kadınların gündeminde ekonomik sıkıntılar, geçinememek, işini kaybetme korkusu olduğunu gösteriyor.
Ayşe ve Emine iki komşular. Biri taşeron işçi diğeri ev kadını. Daha önce ek gelir olsun diye mantı ve kozmetik iş yapmışlar olmamış. ‘Ev işi bizim omzumuzda, çocuk bakımı bizim omzumuzda’ diyorlar.
Gelelim bizim evin geçim derdine. Eşim mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Çocuğumun kronik rahatsızlığı olduğu için ben çalışamıyorum. Çocuğumun aylık ilaç masrafı 300 ile 400 lira arasında değişiyor.
Dokuz Eylül Üniversite Hastanesindeki temizlik işçisi kadınlar: ‘Kadroya geçmek sorunlarımızı çözmedi, iş yükünü artırdı. 6 gün çalışıyoruz, kendi hayatımız kalmadı. Çocuk yapamıyoruz, kreş yok.’
Ev işçisi Leyla: ‘Bazen ev sahipleri çok takıntılı oluyor, kıl görse yeniden temizlik yaptırıyor. Titiz olduklarından da değil, para verdiği için. Düzenli bir işim olsun, sigortası, hakları olsun çok
Ellerinde kalan tek hakları, sendikalarıydı. Onu da kaybetmemek ve diğer haklarını alabilmek için, ‘Justice for Janitors’ (Temizlik İşçilerine Adalet) kampanyası başlattılar, 1985’te.
En çok kadınlar biliyor galiba bu ülkede adaletin nasıl bir şey olduğunu. Şiddete uğradığında korkusuz, çekincesiz, sakince adli mercilere gidebileceğini söyleyen kaç kadın vardır acaba?
Yaşananlar “bireysel sapıklık” olarak mı açıklanacak ya da çocuklar kimlere, nasıl emanet edilecek?
İşyerinde tartıştığı Zeynel Akbaş tarafından evinin önünde öldürülen Fatma Şengül’ün çocukları annelerini kaybettikten sonra yaşadıklarını, hissettiklerini ve şimdiki yaşamlarını yazdı.
Endonezyalı işçi Kokum Komalawati, Asya ülkelerindeki konfeksiyon atölyelerinde çalışan kadın işçilerin #GarmentMeToo etiketiyle başlattığı sosyal medya kampanyasını anlattı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.