İşçi eğitimini almadığı makineyi kullanmak zorunda değil!
İşçi kağıt üzerinde eğitimini almış gibi gösterildiği makineyi kullanmak zorunda değildir. Eğitimler usulüne uygun verilmediğinde işçilerin hakları vardır!

Bir grup okurumuzun sorusu:

Çalıştığımız metal fabrikasında 20 gün verilmesi gereken iş güvenliği eğitimi sadece 2 gün verildi. Diğer günler “eğitimleri aldık” diye imza attırıldı. Ama aynı makinada 2 haftada üç iş kazası yaşandı. “Bu makinayı kullanmayı doğru düzgün öğretmediniz; iş güvenliği eğitimlerini göstermelik verdiniz” diye müdüre çıktık. Müdür de “sizi atarım” diye tehdit etti. Bizi atsalar, bu eğitimlerden geçirilmediğimizi ispatlayabilir miyiz? Atılacak olsak ne yapabiliriz?

Yine biraz uzun bir yanıt olacak ama konu hayati önem taşıyor. Benzetme yapmıyorum! İşçi sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin uygun bir biçimde verilmemesi, işçilerin hayatlarına kast ediyor çünkü…

Yine adım adım gidelim… Önce işverenin eğitim verme yükümlülüğü ile ilgili kuralı bir anımsayalım.

EĞİTİM NE ZAMAN VERİLMEK ZORUNDA?
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 17. maddesinin 1. fıkrasına göre:
“İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almasını sağlar. Bu eğitim özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi hâlinde veya yeni teknoloji uygulanması hâlinde verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla tekrarlanır”.
Görüldüğü üzere iş ekipmanının değişmesi halinde yeniden işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi* verilmek zorundadır.
Konuyla ilgili bir de yönetmelik var: Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik. 

Bu yönetmeliğin 6. maddesine göre ise;
1)
İşveren çalışana fiilen çalışmaya başlamadan önce çalışanın yapacağı iş ve işyerine özgü riskler ile korunma tedbirlerini içeren konularda öncelikli olarak eğitilmesini sağlamakla yükümlüdür.
2) İşveren, çalışma yeri veya iş değişikliği, iş ekipmanının değişmesi, yeni teknoloji uygulanması gibi durumlar nedeniyle ortaya çıkacak risklerle ilgili ayrıca eğitim verilmesini sağlamakla yükümlüdür.
3) İşe ilk girişte verilen eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni riskler de dikkate alınarak aşağıda belirtilen aralıklarla tekrarlanmak zorundadır:     
   a) Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yılda en az 1 defa,
   b) Tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde 2 yılda en az 1 defa,
   c) Az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde 2 yılda en az 1 defa.
Okurlarımız, çok tehlikeli sınıfta yer alan bir metal fabrikasında çalıştığı için bu fabrikada yılda en az 1 defa eğitim yenilenmek zorunda. Ayrıca yeni bir makina (ekipman) kullanılmaya başlanmadan önce de ayrıca eğitim verilmesi zorunlu.

EĞİTİM NE SÜREYLE VERİLMEK ZORUNDA?
İşe ilk girişte ve yukarıda belirttiğimiz düzenli aralıklar içinde verilecek eğitimlerin süresi her çalışan için şu kadardır (yönetmelik madde 11):
a) Az tehlikeli işyerleri için en az 8 saat,
b) Tehlikeli işyerleri için en az 12 saat,
c) Çok tehlikeli işyerleri için en az 16 saat.
Okurlarımızın çalıştığı metal fabrikası çok tehlikeli işyeri olduğu için bu fabrikadaki her bir işçiye işe ilk girdiğinde ve her yıl en az 16 saat eğitim verilmek zorundadır.
Burada küçük bir parantez açalım. Yukarıdaki süreler ilk işe giriş eğitimi ve periyodik eğitimler içindir. Eğer bu eğitimlerin haricinde yeni bir makinanın, ekipmanın ya da teknolojinin kullanılmaya başlanması nedeniyle ayrıca eğitim veriliyorsa; bu eğitime ilişkin özel bir saat sınırlaması yoktur.
Ancak genel kurallar gereği bu eğitim, yeterli sürede olmalı; işçilere bu yeni makinayı nasıl kullanacakları, hangi risklerin olduğu, hangi önlemlerin alındığı, çalışırken dikkat edilmesi gerekenler gibi tüm konularda yeterli eğitim verilmesi zorunludur.

EĞİTİMİN VERİLMESİ VE BELGELENDİRİLMESİ
Burada hepsine tek tek girmeyeceğim. Ancak bu yönetmeliğin 12. maddesinde eğitimin temel prensipleri, 13. maddesinde eğitimi verebilecek kişi ve kuruluşlar, 14. maddesinde eğitim verilecek mekânın nitelikleri ve 15. maddesinde ise eğitimlerin belgelendirilmesi detaylı bir biçimde düzenlenmiştir.
Yönetmeliğin 15. maddesine göre her bir eğitimin belgelendirilmesi ve bu belgelerin çalışanların özlük dosyalarında saklanması zorunludur.
Ayrıca yönetmeliğin 12. maddesine göre her bir eğitimin sonunda ölçme ve değerlendirme yapılması da zorunludur.

İHLALLER DİZ BOYU!
Bu bilgiler ışığında okurlarımızın sorusuna dönecek olursak:
1) İşyerinde işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara uygun bir biçimde verilmemiş; işçilere eğitime tam olarak katılmadıkları halde katılmışlar gibi imza attırılmıştır. İşveren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 17. maddesi ile ilgili yönetmeliği ihlal etmiştir.
2) Eğitimi vermekle sorumlu olan kişi ya da kurumlar, verilmeyen eğitimlerin verilmiş gibi gösterilmesine iştirak etmiş; onlar da hukuka ve mevzuata aykırı davranmıştır.
3) Eğitim usulüne uygun verilmediği için aynı makinada 2 haftada 3 kez iş “kazası” yaşanmış; işçilerin sağlığı ve güvenliği tehlikeye atılmıştır.
4) Hakkını arayan işçiler hem İş Kanunu’na hem de Türk Ceza Kanunu’na aykırı biçimde müdür tarafından tehdit edilmiştir.

İŞÇİLER NE YAPABİLİR?
1) İşçiler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına şikâyette bulunabilir. Bakanlık tarafından görevlendirilecek iş müfettişi geldiğince işçilerin dayanışma içinde olması ve hep birlikte almadıkları eğitim için zorla imza attırıldığını beyan etmesi halinde; durum tespit edilerek işverene ceza kesilmesi ve eğitimlerin usulüne uygun bir biçimde tekrarlanması sağlanabilir.
2) İşçiler, verilmeyen eğitimin verilmiş gibi gösterilmesine göz yuman, eğitimi vermekle yükümlü kişi ya da kurumu şikâyet edebilir. Eğer işyeri hekimi bunu yapmışsa işçiler işyeri hekimini hem Türk Tabipleri Birliği’ne, hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na şikâyet edebilir. Eğer iş güvenliği uzmanı bunu yapmışsa işçiler iş güvenliği uzmanını hem Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’ne, hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na şikâyet edebilir. Eğer eğitim bir kurum tarafından verilmişse bu kurum da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na şikâyet edilebilir. Böylece hukuka ve mevzuata aykırı bu işleme kim ortak olmuşsa, bu kişi ya da kurumun, hem mesleki anlamda hem idari anlamda ceza almasını sağlanabilir.
3) İşçiler kendilerini imza atmaya zorlayan ve tehdit eden müdür hakkında suç duyurusunda bulunabilir. İşçilerin katılmadıkları eğitime katılmış gibi gösterilerek imza atmaya zorlanması ve ayrıca işten çıkarmakla tehdit edilmesi, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali anlamına gelir ve bu Türk Ceza Kanunu’nun 117. maddesinin 4. fıkrasına göre 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak bir suçtur.
4) Aynı makinada iki haftada üç kazanın yaşanmış olması ciddi ve yakın bir tehlikenin varlığına işaret etmektedir. İşçiler bu durumun tespiti için işyerindeki İş Sağlığı ve Güvenliği Kuruluna başvurabilir. Kurul çalışanların talebi yönünde karar verdiği takdirde, işçiler İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca gerekli tedbirler alınıncaya (ve eğitimler usulüne uygun verilinceye kadar) çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilir. Yine aynı maddeye göre ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda,işçiler, İş Sağlığı ve Güvenliği Kuruluna başvurmaksızın işyerini terk etme ve güvenliği bölgeye gitmek hakkına sahiptir.
5) Bir önceki önerideki hakkın kullanılabilmesi için (ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu haller hariç) İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun işçilerin talebine uygun karar vermesi gerekmektedir. Ancak Kurul aksi yönde karar verebileceği gibi bu süreç uzun da sürebilir. Bu sırada yeni kazalar yaşanabilir. Bu yüzden işçiler, özellikle kazalara yol açan makina ile ilgili gerekli önlemler alınıncaya ve eğitimler tam olarak verilinceye kadar Borçlar Kanunu’nun 408. maddesine dayanarak bu makinada çalışmayı durdurabilir. Çünkü bu somut örnekte işveren kusuruyla (eğitimi vermeyerek) işçinin çalışmasını engellemiş olmaktadır ve Borçlar Kanunu’nun 408. maddesine göre işveren bu durumda işçiye –işçi çalışmayı durdursa bile- ücretini ödemekle yükümlüdür.
6) İşveren, işçileri, gerekli eğitimleri almadıkları bir makinada çalışmaya zorlar ve işçiler bunu kabul etmediği için işçileri işten çıkarırsa bu işten çıkarma açıkça İş Yasası’na aykırı olur. İşçiler bu durumda önce arabulucuya giderek, arabulucuda anlaşma sağlanmadığı takdirde de dava yoluyla işe iadelerini ve diğer tüm yasal haklarını (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı vb.) talep edebilir.
7) Her koşul ve şart altında işveren gerekli önlemleri ikaz edilmesine rağmen almıyor, eğitimleri usulüne uygun vermiyor ve böylece işçilerin sağlık ve güvenliğini tehlike altına atıyorsa; işçiler İş Yasası’nın 24. maddesinin 1. ve 2. fıkraları uyarınca haklı nedenle derhal fesih haklarını kullanıp; kıdem tazminatı ve diğer yasal haklarını talep edebilir. Ancak bu son çare olarak başvurulması gereken yoldur.
Her koşulda bu süreç boyunca işçilerin birlik ve dayanışma içinde olması, birbirine sahip çıkması, doğru tanıklıklarda bulunması büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan eğer işyerinde sendika varsa –ki bu kadar feci bir ihlalin yaşandığı işyerinde yetkili bir sendikanın olmadığını varsayıyorum- işçiler muhakkak sorunu sendikaya taşımalı ve sendika ile çözüm aramalıdır. Eğer işyerinde sendika yoksa bu ve benzeri sorunların çözümü için bir an önce sendikalaşmakta yarar vardır.
Biraz uzun bir yanıt olduğunun ve uygulanması çok da kolay olmayan öneriler sunduğumun farkındayım. Ancak işçi sağlığı ve güvenliği her şeyden önemlidir. Bu yüzden bir an önce ortak bir tutum alıp harekete geçmekte yarar var.
Okurlarımız ilerleyen süreçte bizi yeniden bilgilendirirse duruma göre bu köşede konuyu yeniden ele almaktan memnuniyet duyacağım…

Meraklısına Notlar:
1. Not: Yanıt boyunca (mevzuattan alıntı yapmadığım durumlarda) “iş sağlığı” yerine ısrarla “işçi sağlığı” dediğimi fark etmişsinizdir. Bu konudaki ısrarımın nedeni için Oğuz Topak’ın şu yazısına göz atmanızı öneriyorum: İŞÇİDEN İŞ KAVRAMINA GEÇİŞ VE DEĞİŞİKLİĞİN GİZLİ İDEOLOJİSİ

2. Not: 5. önerimde işçilerin “çalışmaktan kaçınma hakkı”nı anlatmaya çalıştım. Görüldüğü üzere “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu”, işçiye bu konuda kolay ve hızlı kullanılabilir, açık bir hak getirmiyor. İşçinin sağlığının önüne, işin devam etmesini koyuyor. İşçinin çalışmaktan kaçınma hakkını, işveren tarafının belirleyici olduğu İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun insafına terk ediyor. Bu yüzden bizi 6. öneride belirttiğim üzere Borçlar Kanunu’na gitmeye zorluyor. Bu sorun dâhil olmak üzere İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun kapsamlı bir eleştirisi için Dr. Celal Emiroğlu ve Dr. Levent Koşar’ın şu yazısına göz atmanızı öneriyorum: ‘İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU’ ÜZERİNE

İlgili haberler
Kesilen işsizlik ödeneği, işsiz kalınca yeniden ba...

İşe girdiği için işsizlik ödeneği kesilen işçi, işsizlik ödeneği şartlarını yerine getirmeden yenide...

İhbar süresi işçi için de söz konusudur

İşçi kendi isteğiyle işten ayrılıyorsa (haklı fesih, emeklilik, evlilik vb. hariç) ihbar süresi kada...

Ekonomik güçlük tazminatın ödenmemesine gerekçe ol...

İşyerinin ekonomik olarak güç durumda olması, hak kazanan işçiye kıdem tazminatı ödenmemesine gerekç...