DERGİMİZDEN

Seher, iki çocuğuna tek başına bakmaya çalışan bir işçi. Sözde geçirildiği kadroyla ücreti zaten her gün erirken, şimdi de kısa çalışma ödeneğinden dertli.

İnsanlık çocuk planlamasına ne zaman geçmiş, artan çocuk nüfusuna karşı ne zaman ‘Dur’ demişti? ‘Her sevişmeden de meyve almayalım’ dedikleri o dönem ne zaman gelmişti? İşte cevabı...

Ödevi için bir kişinin günlük besin kaydını tutması gereken üniversite öğrencisinin aldığı yanıtlar, memleketin halini ortaya seriyor…

El Emeği pazarında ürünler satan kadınlar pandemi gerekçesiyle uzak bir yere sürülmüş; sadece bir gün satış yapabilecekleri söylenmiş. Kadınlar dertli; ama sadece ekmek parası yüzünden değil!

Özel bir okulda öğretmenlik yapan Mine, patronları kollayan sözleşmelerden, pandemide ağırlaşan koşullardan bahsederken çok değerli bir deneyim de paylaşıyor.

Yıllar içerisinde özgüvenimi kaybettim. Bir şeylere adım atmaya çalışırken hep çekindim, ‘Yapamam’ dedim. Neden yapamayayım? Bunlar hep içinde bulunduğumuz baskıların, zorbalıkların yansıması.

'Üzerimizdeki yükün altında zaten eziliyoruz yıllardır, bu kadar sorunun içinde çocuklarımızın eğitimi de bize devredilmiş durumda.'

Hayatın hiçbir noktasında kurtarılmayı bekleyen kadınlar olmamalıyız. Güçlü olmak zorundayız… Sistemin yarattığı kadınlara dönüşmek zorunda değiliz.

Kadınlar Ormanı Melisa Kesmez’in çevirisiyle yayımlanmış bir Jennifer Clement yapıtı. Sonsuz bir yoksulluk ve çaresizlik ortamında böylesi bir yaşama umut olmaya çalışan anne ve kızlarının romanı.

Ekim sayımızda, tarikat ve cemaat eliyle hayatları karartılan çocukları, pandemi ile birlikte derinleşen yoksulluğu, uzaktan eğitimi, yurtlarda büyüyen çocukların şimdisini tartışıyoruz...

Bir domino taşı tarihten beri gelen, sıra sıra birbirini yıkan, yoksulluğu nesilden nesile taşıyan o taşların önüne ayağımızı koymadan, o yıkılan taşların yolu değişmeyecek. Değiştirelim o yolları...

Çocuklarla evlenmenin meşrulaştırılması, taciz ve tecavüzün suç listesinden çıkarılması, kadınların açık pazarlarda meta olarak satıldığı karanlık bir çağ, bu yapılarca el oğuşturarak beklenmektedir.

Esenyalı’dan iki kız çocuğunun yaşadığı örnek tarikat eliyle çocukların hayatlarının nasıl da karartıldığını ortaya koyuyor. Şeyh, çocuğu istismara uğrayan babaya istismarcıyı affetmesini söylüyor.

Yurtta yetişen, devlete emanet edilen çocukların kaderi hep mi aynı olur? Lale de Aleyna da ölmeyebilirdi. Yanı başımızdaki Lale’nin hikayesinden biliyoruz; kurumların da bu cinayetler de payı var.

Bakıma muhtaç çocukların devlet korumasında olduğu yurtlar ve kurumlar yeniden gündemde. Bu kurumlar nasıl kurumlar, sorunları neler, son yıllarda nasıl bir dönüşüm yaşadı?

10 Ekim Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirenlerden Vahdettin Ozğan’ın eşi Nabile adalet arayışında en küçük çocuğu Serhat’ı mahkeme salonlarında büyütmüş bir kadın. Ve mücadelesinde hâlâ ısrarcı...

Emekçi kadınlar ‘Hastalanıp ölecek miyiz?’ kaygısını bir kenara bıraktılar, bırakmak zorunda kaldılar. Belirsizlik ve önünü görememek koronadan ya da açlıktan ölmekle karşı karşıya getirdi.

Pandemi öncesine oranla Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneğine yardım talebiyle daha fazla başvuran kadınlar, eve ekmek alabilmek için ne mücadeleler verdiğini paylaştı bizlerle...

Ankara Dikmen’de küçük bir çamaşır yıkama atölyesinde çalışan kadınlar yaşanan kriz nedeniyle iş yerlerinin kapanması endişesi içinde ne yapacaklarını kara kara düşünüyor.

Ankara Etimesgut’ta kadınlar pandemiyle ağırlaşan ekonomik koşullara eğitimdeki korkunç tablo eklenince büyük sorunlarla karşı karşıya kalmış. Çare ise elde avuçta ne varsa elden çıkarmakta bulunmuş.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.